Hediye ve Hediyeleşme Kavramlarından Hareketle Veliler Etrafında Anlatılan Efsaneler Üzerine Bazı Tespitler

126 Sezai DEMİRTAŞ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Hediye ve Hediyeleşme Kavramları Üzerine Türkçede armağan kelimesiyle ifade edilen, Arapçada “yol göstermek doğru yola iletmek” manasındaki hidayet kökünden türeyen hediye (hediyye) kelimesi, insanlar arasında sevgi ve dostluk nişanesi olarak veya muaşeret kaidesi uyarınca karşılıksız verilen nesne anlamını taşı- maktadır (Bardakoğlu 1998: 151). İlkel olsun, çağdaş olsun bütün kültürlerde yaygın biçimde görülen hediye; evrensel, kül- türel ve işlevsel bir gelenek olarak insanlar tarafından önemli günleri hatırlatmak veya dostlukları ifade etmek gibi amaçlarla verilmektedir. Dinî, ahlaki ve ekonomik yaşamda hediyenin önemli bir yer tuttuğu ilkel toplumlarda, bu durum bir istem olmayıp toplumsal zorunluluklar sisteminin bir parçasıdır. Yani hediye verme ve almanın bir zorunluluğu temsil ettiği bu toplumsal yapıda, mal- lar hediye yoluyla değiş tokuş edilmektedir. Eski bir ticaret örneği olan kula , ilkel toplumlardaki hediyeleşmelerin törensel uygulamalarından biridir. Alışverişin değiş tokuş esasına dayandığı, ticaret ortaklarından birinin kendi ürününü bazı hediyelerle birlikte ortağına veya ticaret kardeşine götürdüğü, onun hediye ve mallarını aldıktan sonra geri döndüğü bu alışveriş şeklinde cimri dav- rananlar ayıplanır ve kula sisteminden çıkarılır (Tezcan 1989: 29-31). Köklü geçmişe dayanan hediyeleşme şekillerinden biri de potlaç tır. Kaynaklarda Kuzey Amerika kıyılarında kabile şefleri ve zengin kimselerin sahip olduğu değerli nesneleri doğum, ölüm, erginlenme törenleri vb. önemli olaylarda başkalarına bağışlaması veya yok etmesi gelene- ği şeklinde ifade edilen potlaç, ani zenginleşme nedeniyle toplumsal eşitliğin bozulduğu toplumda bu dengesizliği paylaşarak yok etme amacı taşıyan bir uygulamadır (Emiroğlu-Aydın 2003: 704- 705). Kimi araştırmacılar ise potlacı, aslında çok eskiden kalma tuhaf bir inanç sisteminin devamı olarak görmektedirler. Bu anlayışa göre yerliler ürettikleri, topladıkları veya avladıkları ürünler ellerinde kaldığı zaman yaşamlarının lanetli olacağına inandıklarından onları hemen imha etme yani elden çıkarma yoluna gitmişler, böylelikle de potlaç geleneğinin temellerini atmışlardır (Akay 2016: 45). ʺ Armağan kültürü ʺ veya ʺ karşılıklı yükümlülük/simgesel değiş tokuş düzeni ʺ gibi adlandırmalarla da ifade edilen potlaç geleneğinin Türk kültüründeki şekli ise ʺ yağma toyu ʺ (han-ı yağma) dur (Göka 2017: 147). Dede Korkut Kitabı’nda bir örneğiyle karşılaşılan yağma toyu, İç Oğuzun Dış Oğuza Asi Olup Beyrek’in Öldüğü Boy ’da Salur Kazan’ın evini sadece İç Oğuz’a yağmalatmasından dolayı İç Oğuz ile Dış Oğuz arasında kanlı bir mücadele yaşanmasına sebep olur (Ergin 2004: 243-251). Dîvânu Lugâti’t-Türk’te, bayramlarda ve hükümdarların ziyafetlerinde yağmalanmak için kurulan minareye benzeyen ve göğe doğru 30 arşın yüksekliğindeki sofra şeklinde açıklanan ʺ ken ç liyü ʺ (Kâşgarlı Mahmud 2014: 528) kelimesi ve yine Dede Korkut Kita- bı’nın Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu ’nda çocuk sahibi olmak isteyen Dirse Han’ın, tepe gibi et yığdırıp göl gibi kımız sağdırarak düzenlediği büyük toy (Ergin 2004: 81) da potlaç geleneğinin Türk kültüründeki varlığını göstermektedir. Toplumların önemli kültür ögelerinden biri olan hediyeleşme, Türk milletinin kültürel kod- larında varlığını geçmişten günümüze güçlü şekilde devam ettiren bir gelenektir. Kadim Türk töresinde hediyeleşmenin bir gelenek hâlini almasında bazı önemli günlerin etkisi görülmekte- dir. Özellikle yılbaşı ve bayramlar bu geleneğin icra edilmesi için en uygun zamanlardır (Dingeç

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx