ESER ADI

62 Prof. Dr. Serpil Aygün Cengiz T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı sesler gibi büyük değişimler, ani hareket, yabancı insanlar ve yabancı şeylerden” korkmaya baş- lamaktadır (Bowlby, 2012). Kemal Tahir’in resmini çizdiği “kayıp” yaşayan çocuk olarak Kerim’in profili klinik çalışmalarda gözlemlenen tüm özellikleri sergilemektedir. Bowlby’ye göre “yaşamın erken dönemlerinde anne bakımının kaybı ile bozulmuş kişilik gelişimi arasında bir sebep-sonuç ilişkisine işaret eden oldukça fazla kanıt” bulunmaktadır (Bowlby, 2012: 58). Nitekim romanda Kerim ergenliğe girdiğinde artık babasının bir kopyasıdır: “Artık, kaşlarını çatıp fesi de bunların üzerine yıkarak elleri arkasında geziyor, anasından zorla alıp göğsüne taktığı babasının koca köstekli ‘Serkisof’una sık sık bakarak efeleniyor”dur (Kemal Tahir, 1989: 45). Romanda okur, Kerim’in ergenlik dönemine girişinden sonra artık ağır bir kişilik bozukluğu olan genç bir insanla karşı karşıyadır: “Kuş yuvalarını dağıtmak, daha tüylenmemiş yavrufan kedilerin önüne at- mak en sevdiği oyunlardı. Böyle muzurluklarla uğraşıp dururken ezan sesini duy- masıyle aptessiz maptessiz camiye koşmayı da huy edinmiş, kendini Uzun İma- mın mollalığına geçirip arada ezan okur, namazda müezzinlik eder olmuştu. Hele ölü yıkama işlerinde yardımcılığı kimselere bırakmıyor, balmumundan dökülmüşe benzeyen adam leşlerini, yıkamak bahanesiyle mıncıklayıp tartaklamaya doyamı- yordu. Kesilen hayvanların seyrine d e merak sarmıştı. Bıçak gırtlakta işlerken yü- zünün derisi gerilip kızarmakta, hıkır hıkır yutkunurken gözleri keyfinden süzülmek- teydi. Hayvanın can çekişme titremeleri durana kadar oradan ayrılmıyor, dönüp giderken tatlı bir şey yemiş gibi iştahla yalanarak: ‘Bas bıçağı... Bas ki namussuza ... ‘ diye hırıltılı bir kinle söyleniyordu.” (Kemal Tahir, 1989: 45) Söz konusu ağır kişilik bozukluğuyla Çalık Kerim’in öfkesinin dinmesi artık mümkün de- ğildir. Çalık Kerim babasınınkine benzer kayıp ve bakım alamama hikâyesiyle babasınınkine benzer yoğun bir öfkeye sahiptir. Öfkenin “kayba yönelik birincil, yaygın ve muhtemelen sürekli bir tepki olduğu, her zaman fark edilmez” diyen Bowlby’ye (2012: 67) kulak verdiğimizde okur olarak biz romanı okurken hem Parpar Ahmet’in hem de Çalık Kerim’in öfkesinin her ikisinin de kayıplarıyla ilgili olduğunu ve Narlıca köyünün bu kayıpların sarsıcılığını anlamadığını ve bu iki karaktere ihtiyaçları olan teselli ile desteği veremediklerini anlayabiliyoruz. Babasının dışa vurarak fiziksel yok oluşuna sebep olan öfkesine dair hikâyeyi biliyor olu- şu Kerim’in öfkesinin yeraltına inmesine sebep olmuştur. Kerim, açıkça göstermediği öfkesini tüm Narlıca köy halkından sinsice intikam alarak gösterir. Kerim annesinden ve tüm köylüler- den intikam almak için köylüleri küçük düşürmek için onlara isim takar, köyün muhtarı ve imamı dâhil tümü hakkında dedikodu yaparak herkesi birbirine düşürür, köydeki neredeyse tüm kız çocuklarını ve kadınları baştan çıkartır, köye lâz kalaycılar getirterek herkesi kandırır ve vilâyete para götüren yaylı arabayı soyar, köyün en zengin dul kadını Petek’e kadının birlikte yaşadığı adamı halk hekimliği bilgisini kullanarak öldürtür, kendisine yönelik her hakarete karşı abartılı bir biçimde alttan alarak köyde çevirdiği tüm oyunları köylülerden saklayabilmek için (köyün ortasına kurulması gelenek olan) çerçi dükkânını köyün sonundaki yokuşun başına kurar ve bir panopti- kon olan bu yapı bir yandan da Kerim’in kötülüklerini saklamak için kullandığı bir mekândır. Bowlby, çocuğa bakım verilmesini sağlayan şeyin “ağlama ve çağırmayı, takip etme ve

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx