ESER ADI

56 Prof. Dr. Serpil Aygün Cengiz T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı verimine zarar verdiği için Ahmet’e taşları ayıklamamasını önerir. Kendisine bu konuda Yaşlılar Kurulu’nda öğüt verilmesinden on beş gün geçtikten sonra Ahmet’in öfkesini İhsan Çavuş’la çe- kişerek gösterdiğini görürüz: “Taş ayıklamak meselesi için yaşlılar kurulunda öğüt verilirken Ahmet «olur» dememişti ama edepsizlenmemişti de ... Aradan on beş gün geçtikten sonra işler birden karıştı. Sinsin Halil’in Ahmet, tarla komşusu İhsan Çavuşun yolunu kes- ti: - Ben kendi taşlarımı ayıklamaktayım. Sen buna neden karıştın bakalım dayı? - diyerek söze başladı.” (Kemal Tahir, 1989: 15) Köyde yaşamaya başladıktan bir süre sonra Ahmet’in öfkesini pasif-agresif davranış ların- da gözlemlemek mümkün olmuştur: “Başta Muhtar Kadir ağa ile Uzun Hoca, arkadan bütün yaşlılar, dilleri dön- düğü kadar öğüt verdiler, söz geçiremeyeceklerini anlayınca güldüler: - Aldırmayın! Bizim oğlan taş milletine nedense öfkelendi. Varsın ayıklasın. Uzağa götürmekte değil ya ... Tarlalar büsbütün kurursa yeniden saçıverir. Lazlar- dan böyle görmüş besbelli ...” (Kemal Tahir, 1989: 14-15) Ahmet aradan bir süre geçtikten sonra artık öfkesini çevresindeki insanları aşağılayarak göstermektedir: “Gürültüye komşular yetişip fukara Ayşe’yi herifin elinden güç ile aldılar. Parpar Ahmet çırpınıp bağırarak bir vakit zorladı: - Ulan ne demek? - diyordu-, bu berber Rıza Onbaşı denilen deyyusun, her gelişinde, biz niçin gidip önüne otura- cakmışız? Allah’ın verdiği sakala n’olmuş? Her zaman kesilecekti de Allah bunu benim suratıma neden kondurdu? Cevap isterim topal kahpe!” (Kemal Tahir, 1989: 27) Ahmet’in çevresindeki insanları aşağılamaları bir süre sonra ağız kavgası yapmaya dö- nüşür: “O zamana kadar lafa karışmayan, küfür nedir bilmeyen Ahmet, sanki geçip gitmiş, yerine bir başkası gelmişti. Herif artık olura-olmaza, ileri-geri söyleniyor, duyulmamış küfürlerle ortalığı kasıp kavuruyordu.” (Kemal Tahir, 1989: 15) Surat asmak öfkenin dışavurum biçimlerinden biridir ve Ahmet’in suratı “cehennem kara- sı” gibi görenleri ürkütmektedir: “Bütün köylü milletinin yüzünü güneş yakar, hepsinin suratı az buçuk kara- dır ama bundaki büsbütün başka ... Sanki cehennem karası ... «Yahu nedir? Bu herif yirmi beş yaşında var-yokken, kocamış gitmiş ... » Uzun Hoca, «Adamın huyu suratına vurur ya bu kadar mı vurur? Herif bildiğimiz canavar ...” (Kemal Tahir, 1989: 21-22) Ağız kavgası kısa bir süre sonra bağırıp çağırma ya evrilir:

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx