19. - 20. Yüzyılda Harputta İpek Böcekçiliği ve Dokumacılık

28 Elif AKSOY - Naime Didem ÖZ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Harput’ta en çok dokunan kumaşlar Şib, Kutnu, Sevai, Saten, Çitari, Muslin ve Manusa olarak adlandırılan kumaşlardır. Şib, ipekli olup tel kullanılarak dokuması zenginleştirilmiş bir kumaştır. Kutnu, çözgüsü ipek, atkısı pamuk ve ipek iplik karışık atılmış kalın, çoğunlukla yollu eni dar bir kumaştır. Sevai, ipek ve kılaptanla dokunmuş bir kumaş cinsidir. İpek çözgü ve atkı ile bezayağı zeminde kaydırmalı eksen üzerinde düzenlenmiş renkli ve küçük desenlidir. Çitari, bir teli ipek, üç teli pamuk ipliği ile bezayağı örgüden dokunmuş kumaştır (Tezcan, 1993, s. 53). Manusa, pamuk ipliğinden yapılan düz dokumadır. Desen özelliklerine göre düz, taraklı, yılan eğrisi, bademli, çiçekli gibi adlar alır. Pamuk-yün karışımı dokunanlar da vardır. Genellikle yastık, yorgan yüzü, çarşaf, sofra takımı, şalvar, başörtüsü, önlük yapımında kullanılır. Bu tür kumaşlar daha önceleri Manisa’da dokunduğu için bu kumaşa Manusa adı verilmiştir (Quataert, 2002: 87). Muslin, ismini ilk kez üretildiği Musul kentinden almıştır. Genellikle apre yapılmış, par- lak, ince, hafif ve pamuklu bir bezdir (Avcı, 2013, s. 117). Harput’ta tekstilde kullanılan hammaddeler ve boyarmaddeler Harput’ta (Elazığ) ipekçilik ile uğraşan köy kadınları, elde ettikleri ipek lifini de kendileri boyamışlardır. 19. ve 20. yüzyılda, Harput şehrinde ve sancak dâhilinde bulunan Bervi, Baskil, Kesirik, Mollakendi, Perçenç ve Tilenzid adlı köylerde boyacılık sektörü de gelişmiştir (Çakar, Uzun, 2017, s. 7). Harput köylerinde boyacılık mesleği evde kadının işi olmuştur. Dolayısıyla hemen her evin bir kuyusu vardır (Ayşe Özeren, kişisel görüşme, 8 Haziran 2014). Mesela Hüseynik’te, mavi ve kırmızı basma üretimi yapılmıştır. Osmanlı Devleti ordusunun askerleri için yazlık kıyafetler de burada hazırlanmıştır (Hayg, 1959, s. 73). Harput yöresinde kırmızı renkli bir kumaş çeşidi olan Süryani çitisi de üretilmiştir. Bu ku- maşı boyamak için, hazırlanışları asırlık geçmişe sahip ve kuşaktan kuşağa mesleki bir sır olarak aktarılan özel boyalar kullanılmıştır. Dayanıklı kırmızı boyayı elde etmek için kökboya bitkisinin (rubia tinctorum) toprak altı sürgünlerinden yararlanılmıştır (Resim 13, 14, 15). Osmanlı İmpa- ratorluğu döneminde çok geniş alanlarda ekimi yapılan kökboya, tahıl ve ipekten sonra en çok satılan ihraç ürünü haline gelmiştir Avrupalılar Türk kırmızısı olarak ünlenen rengi veren ve haslık derecesi çok yüksek olan kökboyayı uzun süre ithal etmişler ve daha sonra kendi ülkelerinde de üretmeye başlamışlardır (Eyüboğlu, Okaygün & Yaraş, 1983, s. 16). Bitkinin kurutulup öğütülen kökleri ile mordanlı boyama yöntemi kullanılarak boyama yapılır (Resim 16). Kökboyanın içeri- ğinde bulunan birkaç boyarmaddeden biri olan alizarinin 1868 yılında sentezlenmesi sonucunda kökboyanın yetiştiriciliği de hızla azalmıştır (Dölen, 1992, s. 476).

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy