Anadolu Masallarında Yemek ve Yiyecek Kültürü Üzerine Tespitler

152 Doç. Dr. Halil Altay GÖDE T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Masallar, insanoğlunun asırlardır hoş vakit geçirme ve eğitim alanlarında önemli bir yer tutmuştur. Bunun yanında insanların bir araya gelip vakit geçirmesinde büyük aracı olan bu tür, “masalcı” veya “masal anaları” sayesinde de insan ilişkilerine oldukça katkı sağlamıştır. Anado- lu’nun hemen hemen her bölgesinde kendi kültür özelliklerini yansıtan masallar edebiyat dünya- mız için oldukça değerli bir mirastır. Kültürel özelliklerden biri olan “yiyecek” unsuru masallarda ve diğer bütün anlatılarda motif olarak fazlaca bulunmaktadır. Masal, Türkçe sözlükte “Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte ya- şayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen ola- ğanüstü olayları anlatan edebî tür” (tdk.gov.tr ) olarak yer almıştır. Pertev Naili Boratav ise masalı “Nesirle söylenmiş, dinlik ve büyülük inanışlardan ve törelerden bağımsız, tamamıyla hayal ürü- nü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırmak iddiası olmayan, kısa bir anlatı” olarak tanımlamış ve “hayal ürünü” sözünü sadece “olağanüstü şeyler” anlamına almamak gerektiğini belitmiş ve masalların bir bölümünün olağanüstü kişileri ve olayları konu edindiğini bir bölümünün ise tama- mıyla hayal ürünü, uydurma olmakla beraber olağanüstü olmadığını ifade etmiştir. Sonuç olarak masalı, olağanüstü çeşidinde de gerçekçi çeşidinde de anlattığı olayların gerçeğe uyarlık dere- cesi ne olursa olsun onların hayal yaratması oldukları izlenimini veren bir anlatı türüdür (Boratav 200, s. 95) şeklinde ifade etmiştir. Saim Sakaoğlu’na göre de; 1971 yılında yaptığı tanım daha kısa olmakla birlikte, bazı yönleriyle masalın farklı özelliklerini içine alacak şekilde ortaya konulmuştur. Sakaoğlu masalı, “Kahramanlarından bazıları hayvanlar ve tabiatüstü varlıklar olan, olayları masal ülkesinde ce- reyan eden, hayal mahsulü olduğu halde dinleyicileri inandırabilen bir sözlü anlatım türü” olarak tanımlamıştır (Sakaoğlu 2007, s. 2). Masallarda ait oldukları toplumların gelenek, görenek ve inançlarını, sosyal kültürel, eko- nomik yapılarını yansıtan pek çok ileti vardır (Yavuz 2002, s. 22). Bunun dışında masallar sade- ce bulundukları bölge ile kalmayıp Anadolu’nun her yöresindeki diğer anlatılardan da ya etkilen- mişler ya da onları etkilemişlerdir. İncelediğimiz masallarda benzer unsurların çeşitli bölgelerde farklı biçimde tekrar ettiğini görebiliriz. “Masal konuları bir memleketten diğerine aktarıldığında masalı alan milletin masalcısı bu masalı anlatırken masal kahramanı yerine kendi millî tiplerini oturtmakta, çevre ve toplum millî niteliklere bürünmektedir. Sosyal hayat millî adet, gelenek, kabul ve değerlerle örülmekte, masal olayları, kabul gördüğü milletin dini inanç ve yaşama tarzı içinde gelişmektedir. Örflere, adetlere, ahlaki kabullere bütünüyle ters düşen masalların dil sınırlarını aşmaları mümkün olamamaktadır.” (Günay 1992, 616). Yukarıdaki görüşten hareketle, beynelmilel bir anlatma olarak değerlendir- diğimiz, örneklerini ve motiflerini başka milletlerde bulabileceğimiz masal, Türk kültürünün ana değerleri ile şekillenip millîlik kazanırken, anlatıldığı mahalli kültürlerde ise o bölgenin sosyal ve etnografik şartlarına uyum sağlar. Masallar halk içinden çıkan sözlü edebiyat ürünleri olduğu için gayet sade ve anlaşılır bir dille anlatılmıştır. Çoğu masalda anlatılan olaylarda didaktik unsurlar ağır basar. İyi olmayı ve iyi- lik erdemini temel alan bu anlatılarda halk kötüleri burada da cezalandırmıştır. Masal kültüründe genellikle masal anlatan kadın anlatıcıya “masal anası”, erkek anlatıcıya “masalcı” denilmiştir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy