ESER ADIAnadolu’da Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkmasında Etkili Olan Tasavvufi Ve Dini Yapılanmalar İle Abdalların Müzikle İlişkisinde Bu Yapıların Etkisi

280 Ezgi TEKİN ARICI - Cenk GÜRAY T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı 3.2. Melâmîlik Eski Hint-İran mistik kültürlerinin izlerini taşıyan Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinde gelişen ve ilk kez IX. yüzyılda Nişabur’da ortaya çıkan Melâmîliğin (Ocak, 2016a, s. 64-65) teme- linde mal biriktirmemek, fakir olmak, iyiliği gizlemek, kötülüğü açığa vurmak, ilim ve amelle övün- memek anlayışları yatar. Tüm bu nitelikleri yansıtır şekilde dış görünüşe ve süslemeye önem vermedikleri gibi, halkın içinde halktan kişiler olarak göründükleri ve gönüllerindeki halleri gizli tuttukları bilinmektedir (Öztürk E. , 2013); (Alşan, 2012, s. 48-49); (DİA, 2004). Melâmîlere göre Tanrı’ya en yakın yol “gönül”dür. Bu nedenle de bu yolun yolcusu olabilmenin koşulu, öncelikle insanın kendisindeki gurur ve şehveti kırması ve diğer insanları hoş görmesi olarak kabul edilir (Sunar, 1975, s. 20). Melâmîlik, ağır bir zühd hayatına, halvete ve riyaza dayanan tasavvuf anla- yışına tepki olarak doğan, engin bir vecd ve ilahi zevki öne çıkaran bir inanç sistemidir (Gölpınarlı, 2014, s. 244); (Ocak, 2011, s. 154). Gölpınarlı, Melâmîlerin, kalbin ve bütün uzuvların icra ettiği bir zikir aracılığıyla her an Tanrı’yla bir olmak, vahdet sırrını bilmek olarak tanımladıkları “daim zikir”i ön plana çıkardıklarını belirtmektedir (Ay, 2014, s. 72). Melâmîler, sûfîlerin vecd ve tevacüd halinde ortaya koydukları raks ve sema gibi halleri doğru bulmazlar (DİA, 2004). Zikirle vecde gelip bağırıp çağırmayla kendini göstermeye çalış- mazlar (Gölpınarlı, 2014, s. 244). Bu durum, onların benliklerini ön plana çıkarmaktan kaçınan tutumlarıyla ve ibadetlerini içsel olarak yapmalarıyla örtüşen bir davranıştır. Nitekim sema ve raks gibi haller, dışarıdan gözlemlenebilen ve dikkat çeken bir ibadet biçimi olarak, Melâmîliğin yukarıda sayılan özellikleriyle ters düşmektedir. Aynı zamanda, fikir, bir neşve olarak da kabul edilen Melâmîlik, “Horasan Erenleri” tabiriy- le ifade edilen Horasan merkezli tasavvuf anlayışının da temel eğilimidir. (Alşan, 2012, s. 47-48). Melâmetîlik Abbasiler arasında esnaf kesimi arasında doğup gelişen güçlü bir mistik akım olması bakımından (Ocak, 2016a, s. 63) Ahilik teşkilatıyla da ilişkilendirilmektedir. Melâmîlik, daha son- raları XV. yüzyılda Hacı Bayram Veli’nin halifesi Ömer Sikkini ile birlikte, Bayramîlik içerisinde Bayramî Melâmîliği şekline bürünerek etkilerini sürdürmüştür. Horasan ekolünün fikirlerini yansıtan Melâmîlik akımı, sistemli bir tarikattan çok bir meş- rep olarak değerlendirilse de pek çok tarikatın teşekkül sürecinde onlara nüfuz ederek düşünce biçimlerini etkilemiş, yeni akımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Öztürk E. , 2013). Göl- pınarlı’nın da belirttiği gibi, Melâmîlikten doğan tarikatlar zikir (esma) yolunu tutan tarikatlardan ayrılan, aşk ve cezbe yoluyla Tanrı’ya ulaşılacağını savunan Abdallar, Kalenderîler, Haydarîler, Câmîler, Bektaşîler ve Mevlevîlerdir. Bu tarikatlar Melâmîlikten doğmakla beraber, giyim kuşam özellikleri bakımından birbirine benzemeleriyle dikkat çekmektedir. Ancak XVII. yüzyıldan itiba- ren Bektaşîlikle kaynaşan bu gruplar ayrı birer zümre olmaktan çıkmışlardır (Gölpınarlı, 2014, s. 252-253, 256). 3.3. Vefâîlik Irak ve Suriye’de Türkmenler arasında yayılan Vefaîyye (Ocak, 2014, s. 90), Anadolu’da daha çok Güneydoğu Anadolu’da faaliyet gösteren, kırsal kesimden çok sayıda müridi bulunan Dede Garkın ile halifesi ve torunu olan Baba İlyas’ın faaliyetleri sonucu yaygınlık kazanmıştır (Şahin, 2012, s. 600-603). Elvan Çelebi’nin menakıbında anlatıldığı gibi Baba İlyas’ın kadın er-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz