ESER ADIAnadolu’da Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkmasında Etkili Olan Tasavvufi Ve Dini Yapılanmalar İle Abdalların Müzikle İlişkisinde Bu Yapıların Etkisi

283 Anadolu’da Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkmasında Etkili Olan Tasavvufi ve Dini Yapılanmalar ile Abdalların Müzikle İlişkisinde Bu Yapıların Etkisi Müzik, Oyun ve Eğlence 3.6. Camîilik XII. yüzyıldan sonra İran’da doğan Horasan kökenli Camîilik, Horasan kökenli tarikatlardan biri olup XVI. yüzyılda Osmanlı’da da yayılmaya başlamıştır (Karamustafa, 2015: 96-97; Uludağ, 1993). Ocak Câmîliği Kalenderîliğin bir şubesi olarak ifade ederken Kuzey Afrika’dan Hindistan’a kadar çok geniş bölgelerde dolaştıklarını, musiki ve şaraba düşkün olduklarını belirtmektedir. Cantacasin, Câmîleri kulaklarına küpeler, boyunlarına ve el bileklerine demir halkalar takan kişiler olarak tasvir eder. Ayrıca, bellerindeki kemerlerde zeng denilen küçük ziller taşıdıkları ve hareket ettikçe bunların ses çıkardığı bilinen Camîler, dış görünüş itibariyle Haydarîlere benzemektedir (Ocak, 2016a, s. 174-75); (Karamustafa, 2015, s. 96-97). Eğlenceyi şiir ve müzikte bulan Câmî- ler, hoş konserleri, giysileri, ince örgülü uzun saçlarıyla dikkat çekmektedir (Karamustafa, 1999). Herkesten sadaka dilendikleri ve ilâhiler söyledikleri bilinmektedir. Ayrıca Vahidî, Camilerin baş açık, yalın ayak dolaştıklarını, bellerine çan kalkmalı kuşaklar taktıklarını, müzikte çok usta ol- duklarını ve çok dokunaklı sesleriyle davul ve def eşliğinde Tanrı’ya dua ve övgü ezgileri söyle- diklerini kaydetmektedir (Karamustafa, 2015, s. 96-97). Tarihi kaynaklara bakıldığında yapılan tasvirler Câmîlerin de heteredoks dervişlerden özellikle Haydarîlîk’e benzediğini göstermektedir (Gölpınarlı, 2014, s. 255). Ta’rifât’ta Câmîleri anlatan şu beyitler dikkat çekmektedir: Nedür kimlerdürür bildin mi Câmî Elinden komaya bir lahz camı Geyüp kıldan başına tâc-ı ilhâd Cihan kavmin ider idlâl ü ifsâd (Gölpınarlı, 2014, s. 255) . 3.7. Şemsîlik Mevlevîlik Veled ve Şemsî kollarından oluşmaktadır. Veled kolu sünnî bir karakter taşı- maktayken Şemsî kolu heteredoks yapılara daha yakın durmaktadır (Gölpınarlı, 2014, s. 277). Bu bakımdan, Abdallık geleneğiyle ilişki kurulabilecek derviş karakterine yakınlığı bakımından Mevleviliğin Şemsi kolundan da kısaca bahsetmek gerekir. Şemş koluyla ilgili olarak Vahîdî’nin anlattıklarına göre, Şems-i Tebrîzîler, başlarını ve yüzlerini tıraş eder, yalın ayak olurlar, düz te- peli keçe başlıklar takarlardı. Davul ve def çalar, şarapla sarhoş olur, raks edip şarkı söyleyerek Tanrı’ya dua ederlerdi. Diğer derviş zümrelerinde görüldüğü üzere, onlar da gezici, dilencilerdi. Sevgili ile “birlik”i başardıklarını, saçlarını “vuslat kılıcının” kestiğini söylerlerdi. Bu dervişler, Ce- laleddîn Rûmî’nin manevi mürşidi olan Tebrizli Şems (ö. 1247) yanlıları olarak görülmektedir (Ka- ramustafa, 2015, s. 99-199). Görünüş itibariyle Kalenderî ve Haydarîlere de benzerlikleri dikkat çeken Şems-i Tebrîzîlerin de muhtemelen toplum tarafından kabul gören hal ve davranışlardan uzak olduğu düşünülebilir. Bu bakımdan heteredoks bir karakter sergileyen Şems-i Tebrîzîler, Abdallar zümresinde adı geçen dervişlere benzerlik göstermektedir. 3.8. Bektâşîlik Bektâşîlik de Melâmîlikten doğan tarikatlardan olup Gölpınarlı’nın deyimiyle Batınî yani heteredoks bir görünümdedir (Gölpınarlı, 2014, s. 264). Devletin XVI. yüzyıldan itibaren resmen tanıdığı ilk gayri sünni (heteredoks) tarikat olan Bektâşîliğin ortaya çıkışında, Vefaî, Kalenderî, Haydarî ve Yesevî zümrelerinin de aralarında bulunduğu Babaî hareketinin önemli tesirleri vardır

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz