ESER ADIAnadolu’da Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkmasında Etkili Olan Tasavvufi Ve Dini Yapılanmalar İle Abdalların Müzikle İlişkisinde Bu Yapıların Etkisi

274 Ezgi TEKİN ARICI - Cenk GÜRAY T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Bu dönemde artık Abdal ve Bektaşî tabiri aynı anlama gelecek biçimiyle Bektaşî Abdalları şeklin- de kullanılmaya başlanmıştır (Köprülü F. , 2004, s. 340,337). Türk Mitoloji Sözlüğü’ nde “ Abdal ” Türk tasavvufunun en üst mânevî mertebelerinden birinin adı olarak verilmektedir. Birçok Türk topluluğunda bu inanca rastlandığı, bazen da derviş veya baba olarak da kullanıldığı belirtil- mektedir. Abdal, Allah’tan başka dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir. Abdallık mertebesine ermiş kişi hakikatin mutlak ve doğrudan bilgisine erişebilmektedir. Toplumsal bir şahsiyet olarak Abdal zayıf, ezilmiş ve baskı altında olanlara yardım elini uzatan bir kişi olarak betimlenmektedir. Çoğunlukla göçebe Türkmenler arasında yaygın olan Abdallar, Selçuklu veya Osmanlı yerleşik devlet otoritesi karşısında çevre halkının hoşnutsuzluklarını dile getirmişler ve çeşitli isyan ha- reketlerinin başlatıcısı olmuşlardır. Abdallar İslam dini ile Türklerin İslam öncesi şamanizmini şahıslarında birleştirmişlerdir. Eskiden Kök Tengri ile mânevî bağlantı kurabilen “kam” karakteri, İslamlaşmayla beraber yerini “Abdal” kişiye bırakmıştır (Karakurt, 2012, s. 24). 1. Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkışında Etkili Olan Süreçler Anadolu’da Abdalların faaliyetleri, Malazgirt Savaşıyla başlayan, sonrasında hız kazanan Türk göçleriyle takip edilebilmektedir. 1020’de Türkmenlerin Anadolu’ya akınlarıyla başlayan sü- reç 1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu’ya yapılan göçleri hızlandırmıştır. İkinci büyük göç dalga- sını ise 1220’lerden sonra Moğol baskısıyla Maveraünnehir, Horasan ve Azerbeycan’dan gelen kitleler oluşturmaktadır. Özellikle uç bölgelere kadar ilerleyen Türkmenler arasında Abdal adıyla tanınmış Türkmen babalarının etkili olduğu anlaşılmaktadır (İnalcık, 2009, s. 4-6). Köprülü, Ana- dolu’nun şekillenmesinde Suriye, Irak, Azerbaycan, Horasan sahaların ve Oğuz Türkmenlerinin birlikte etkili olduğunu ifade etmektedir. Bu durum, tarihi kaynaklarda Abdalların, Türkmen göç- leriyle çeşitli bölgelerden Anadolu’ya gelen derviş grupları olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, farklı coğrafyalardan değişik dini inançlara mensup bir kitlenin süreç içinde Anadolu’da buluştuğu anlaşılmaktadır. Nitekim Köprülü, Anadolu’ya eski “Türk- kam-ozan”larının İslamlaşmış şeklini temsil eden “Türkmen babaları”nın yanı sıra, Orta Asya, Harezm ve Horasan sahalarından Ye- seviye mensubu dervişlerin, Melâmetiyye şubelerine mensup “Horasan Sufileri”nin, Irak, Suriye ve İran’dan değişik inançlara mensup kişilerin gelerek henüz şekillenmeye başlayan İslam şehir- lerine yerleşmeye başladıklarını ifade etmektedir (Köprülü F. , 2012, s. 13,19,28). Dolayısıyla, Abdallar zümresinin dini ve sosyal yapılanması içerisinde müzikle olan bağlantılarının daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle Abdallık geleneğinin şekillenmesinde etkili olan dini ve tasavvufi oluşumları ele almak gerekir. 1.1. Tasavvufun Doğuşu, Vahdet-i Vücud ve Vahdet-i Mevcud Kavramları İslam ülkelerinde XIII. yüzyılın başında ortaya çıkmaya başlayan ‘tasavvuf’u Esat Kork- maz “ Tanrı-evren-insan” ilişkisini bir bütünlük içinde gören ve insanın tanrısal erdemlerle do- nanmasını, gönlünü Tanrı sevgisine bağlamasını amaçlayan dinsel-felsefi düşünce”dir şeklinde tanımlamaktadır (Öz, 2001, s. 112,117). İslam dünyasındaki siyasi ve içtimai buhranlar, giderek saltanata dönüşen hilafetin baskıları gibi olumsuz koşullar karşısında tasavvufun fikir temelleri atılmaya başlanmış ve tasavvuf mektepleri ortaya çıkmıştır. Bir başka deyişle, tasavvuf bu olum- suz koşullar karşısında bir tepki olarak doğmuştur (Ocak, 2016a, s. 54). Tasavvuf temelde iki farklı anlayış içerisinde şekillenmiştir. Tasavvuf ilk başlarda, “çileci-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz