ESER ADIAnadolu’da Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkmasında Etkili Olan Tasavvufi Ve Dini Yapılanmalar İle Abdalların Müzikle İlişkisinde Bu Yapıların Etkisi

279 Anadolu’da Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkmasında Etkili Olan Tasavvufi ve Dini Yapılanmalar ile Abdalların Müzikle İlişkisinde Bu Yapıların Etkisi Müzik, Oyun ve Eğlence 113). Nitekim Abdallığın “dünya malına önem vermeme”, “bu dünyada mal biriktirmeme” ya da “bu dünyadan elini eteğini çekme” gibi algıları bulunduğu görülmektedir. Bu da yoksulluğu tercih ettiklerini göstermektedir. Karamustafa’nın “gönüllü yoksulluk ve dilencilik” olarak belirttiği bu du- rumun bir neticesi olarak yerleşik yaşamın kolayca terk edildiği gezginci bir yaşam tarzı benim- senmiştir. Abdallar için yine bunun en bariz örneği Otman Baba’nın evsiz yurtsuz bir gezginci olmasıdır (Karamustafa, 2015, s. 24-25). Rum abdalları, giyim kuşam ve dış görünüşleri itibariyle de dikkat çekmişlerdir. Köprülü, XIV. yüzyıldan itibaren Anadolu’da görülen Abdal lakaplı şeyh ve dervişlerin yaşayışları, kıyafet- leri, ayin ve erkânları bakımından onları Şiî ve Alevî heteredoks bir zümre olarak tasvir etmektedir (Köprülü F. , 2004, s. 351). Rum Abdallarını, Kalenderîler ile Haydarîler arasında mühim ve ayrı bir zümre olarak gösteren Şair Vâhidî, Hâce-i Cihân ve Netîce-i Cân adlı eserinde Abdalların dış görünüşlerini şu şekilde tasvir etmektedir: Abdalların, sırtlarında yalnız bir tennûre, âdeta yarı çıplak denecek bir şe- kilde, daima yalınayak ve başları açık gezerlerdi. Bellerinde yün örgü bir kuşak, omuzlarında Ebû Müslim nacağı, ellerinde Baba Şücâ ’ çomağı, kuşaklarına asılı kav, çakmak ve esrar taşımaya mahsus iki C ür‘ adân, tahtadan gayet büyük ve saplarına aşık kemiği asılı bir sarı kaşık ve keşkül vardı. Vücutlarında yanık yerleri, dövme Zülfikar resimleri veya Ali’nin ismi, bazılarında yılan şekilleri bulunurdu. El- lerinde tef, kudüm, boynuz gibi musiki âletleri bulunurdu ve zikir esnasında yahut yürürken bunları çalarlardı. …Osman Baba’yı ve Baba Şücâ‘ı tarikatın büyükleri olarak tanıdıkları… Muharrem ayında Kerbela şehitlerinin matemini tutarlar… (Köprülü F. , 2004, s. 343) Rum Abdallarının, Alevî-Bektaşî öğretisi ve eylemliliği içinde yer aldıkları görülmektedir (Avcı, 2012, s. 79). Eskişehir’deki Seyyid Battal Gazi Tekkesi’ne Abdalların özel bir bağlılıkları bulunduğu ve burayı Kâbeleri olarak gördükleri; gerçek yol göstericileri Hz. Ali’ye, Hasan, Hüse- yin ve on iki imama büyük saygı duydukları anlaşılmaktadır (Karamustafa, 2015, s. 88-89). Köp- rülü ise Abdalların XVI. yüzyılın ortalarından sonra Hacı Bektaş’ı büyük bir veli olarak tanımaya başladıklarını belirtmektedir. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Abdal zümreleri Bektaşîlik içinde temsil edilir olduktan sonra Abdal zümrelerinin bir kısmı Bektaşîliğe karışmamış ve köylerde yaşayan heteredoks Alevî zümreleriyle birleşmişlerdir (Köprülü F. , 2004, s. 352). Abdalların bağlı bulundukları Alevî ocaklarıyla ilgili bilgiler XIII. yüzyılda yaşamış Alevî inanca sahip Türkmen babası Dede Garkın’a kadar uzanmaktadır (Dedegarkınoğlu, 2010, s. 136). Dede Garkın’ın, Türkmenlerin hem yöneticisi hem dini liderleri konumunda olduğu görül- mektedir (Ocak, 2010, s. 29). Dede Garkın’la ilgili Elvan Çelebi’nin Menakıb’ül-Kudsiye’ sinde önemli bilgiler bulunmaktadır. Vefaî şeyhi ve Türkmen babası olan Dede Garkın’ın Vefaîliğin bir şubesi olarak Garkıniyye adında bir tarikat kurduğu; Maraş, Urfa, Malatya dolaylarında yerleştiği tahmin edilmektedir. Günümüzde de Alevîlerin bağlı bulundukları Dede Garkın Ocağı büyük Alevî ocaklarından biridir (Çelebi, 2014, s. 31-37).

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz