Anadolu Sahası Türk Masallarında Arkaik ve Dinsel Bir Motif Olarak Değişim ve Dönüşüm

318 Yrd. Doç. Dr. Cafer ÖZDEMİR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı 1. Su Thompson’un sihir motifi altında “D910 sihirli su” başlığı altında yer alan su, Türk masalla- rında değişim ve dönüşümde bir araç olarak karşımıza çıkar. Suyun arkaik ve mitolojik bir unsur olarak Türklerin hayatında derin anlamları olduğunu görüyoruz. Altay Yaratılış mitinde “Yerin yer olduğunda, sularla kaplıydı her yer/Ne gök vardı, ne de ay, ne güneş, ne de bir yer” (Ögel, 2014/I: 485) şeklinde tasvir edilen ve yaratılış öncesinin anlatıldığı ortamda sudan başka bir varlık yoktur ve her yer sularla kaplıdır. “Hayat suyu” dünya mitolojilerinin ortak bir motifidir. Eski Türkler yeniden can veren suya “hayat suyu” adını verirlerdi. Altay efsanesinde kayın ağacının altındaki çukurda kutsal hayat suyu olduğu, bu sudan içenin ölümsüzlüğe eriştiği kaydedilmiştir (Ögel, 2014/I: 120-121). Ayrıca eski Türkler suların ruhlarının olduğuna inanırlardı. Vatandan ay- rılmak suda ayrılmak şeklinde ifade edilirdi. Ölümün “ecel suyu” olarak, insanın yaratılışındaki bir damla suyun “er suyu” olarak adlandırışı aslında Türklerin suya yükledikleri kutsal anlamlardan kaynaklanmaktadır. (Ögel, 2014/II: 437). Türklerin mitolojik ve eski dinî hayatlarında kutsal bir yer işgal eden suyun İslâmiyet’in kabulünden sonra da önemini koruduğuna şahit oluruz. Dede Korkut Hikâyeleri’nde Kazan Bey’in önüne su çıkar ve Kazan Bey: “Su Hak dizarın görmüşdür, ben bu suyıla haberleşeyim.” diyerek suyun mukaddesliğini vurgular (Gökyay, 2007: 43). İslâm tasavvufunda yaratılışın özünü teşkil eden dört unsurdan biri de sudur. Pınarlar da su mekanı olarak eski Türklerde kutlu ve mukaddes sayılırdı. Dede Korkut’ta yer alan Uzun Pınar’ın perilerin mekanı olduğu görülür. Bu durum İslâm öncesi anlayışın İslâm sonrasında devam ettiğini göste- rir. Anadolu’da yapılan büyü/efsunlama işlemlerinde günümüzde dahi bir miktar suyun okunarak büyünün/nazarın etkisinin giderilmeye çalışıldığı ritüellere rastlamaktayız. Geçmişten günümüze Türk kültürü ve inanışlarında önemli yeri olan suların olağanüstü bir güç olarak, değişim ve dönü- şüm aracı haline gelmesi kültürel belleğin edebî ürünlere yansıması olarak görülmelidir. Kadriye Türkan’a göre su mitolojik düşüncede ana rahminin sembolüdür. Belki çeşme yanında ortaya çı- kan ve elmayı verip kaybolan derviş şekil değiştirip, insan kılığına girmiş bir su iyesidir. Ak suyun güzellik sembolü, kara suyun ise kötülük sembolü, cehennemden gelen su olarak düşünülmesi, hepsi su kültünün ve Şamanizm’in masallara yansıyan motifleridir (2012). Öksüz Kız masalında yaşlı nineyi memnun eden kız, onun tavsiyesine uyarak akan suyun beyaz köpüğü görününce bu suda “yıkanınca güzelleşmiş, içtikçe güzelleşmiş, olmuş bir dünya güzeli!” Üvey anne kendi kızının da güzelleşmesini ister, fakat kadını memnun etmediği için kadın bu kızı “gara köpüklü suda yıkıyor, gız iyice çirkinleşiyor.” (Şimşek, 1990: 533-534). Burada ak ve kara köpüklü sular gençleşme vazifesi görür. Ayrıca su kültü masallara, sıkça kullanılan çeşme motifiyle de yansıtılır. Çeşmenin masal- lardaki işlevi su kültünü destekler niteliktedir. Ölünün su serpilerek diriltilmesi, dervişin suyun ba- şında ortaya çıkması ve çocuksuzluğu gidermesi su ile ilgilidir. Bu motif hemen her yerde tekrar edilir ve suyun gücüne, hayat vericiliğine ve bolluk, bereket ve hayat temsilcisi olan su iyelerinin insanların dilek ve özlemlerini gerçekleştirmek istemelerine mal edilebilir. Bu örnekler su kültünün ve Şamanizm’in masallara yansıdığını gösterir (Türkan, 2008: 156-157). Askere Giden Kız masalında padişah, ihtiyarın erkek kılığına girmiş küçük kızını, zahmetli yolculuklara gönderir. Bunlardan biri de cinlilerin al öküzün pınarından su getirmesidir. Bu suyun bir damlası yüz yaşındaki bir insanı on beş yaşındaki bir delikanlı yapmaktadır. (Sakaoğlu, 2002: 297-302)

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2