ESER ADI Aşık Tarzı Şiir Geleneğinin Teşekkülüne Dair Değerlendirmelere Bir Ek: Meyhaneler

129 Âşık Tarzı Şiir Geleneğinin Teşekkülüne Dair Değerlendirmelere Bir Ek: Meyhaneler Türk Halk Edebiyatı örnek bir yer ve mahbupların çekim merkezi olan bu mahalli sazendeler ve hanendeler makam edinmişlerdir (Lâtifî 1977: XXII, 57-59). Evliya Çelebi de Seyahatnâmesi ’nde İstanbul’un dört bir tarafında 1000’e yakın meyhane olduğunu belirtmekte, bilhassa Galata’nın meyhane demek olduğunu ve Galata meyhanelerinde çok sayıda hanende, sazende ve oyuncunun toplanıp gece gündüz zevk ü safa ile eğlendiklerini aktarmaktadır (Evliya Çelebi 2003b: 660-661). Ayrıca Kara Piri Paşa iskelesi (Beyoğlu) civarındaki dükkanların büyük bir kısmının meyhane ve bozahane olduğunu bildiren Evliya Çelebi, bunların müşterilerinin de daha ziyade gemiciler olduğunu belirt- mektedir (Evliya Çelebi 2003a: 373, 375, 393, 413). Ayrıca Âşık Çelebi’nin Me şâ ʻ irü’ ş-şu ʻ ar â adlı tezkiresinde de Galata meyhaneleri ile mesi- re yerlerine dair birçok vak’a aktarılmıştır. Özellikle Celâlî’yi anlattığı bölümde, “seyr-i gülistânda” (=mesire yerlerinde), “deyr-i mugânda” (=meyhanelerde), “Eyyûb ve Kâğıdhâne çemenlerinde”, “Galata ve Hasköy encümenlerinde”, “Zâtî dükkânında”, “Atmeydanı’nda bahâr sohbetlerinde”, “hazân cem ʻ iyetlerinde”, “mahbûblar mecma ʻ ı olan hammâmlar seyrinde”, “Dâvûd Paşa iskele- sinde suya oynayan sîm-endâmlar seyrinde”, “hânkâhlarda (=tekkelerde) vefâ semâ ʻ ında” ve “harâbâtlarda deblek (=dümbelek, tef) semâ ʻ ında” Celâlî ile “hem-dem” olduklarını belirterek dö- nemin sosyal faaliyet alanlarını ve eğlence mekânlarını açıkça ortaya koymuştur (Âşık Çelebi 2010a: 469). Rahikî’yi anlattığı bölümde ise o zamanlarda Galata’nın zevk ve eğlencenin revaç bulduğu, tutkun gönlün şarap ile izdivaç ettiği bir yer olduğunu dile getirmiştir (Âşık Çelebi 2010b: 1352). Figânî’yi anlatırken de Na ʻ tî, Nûhî ve Figânî’nin bazen odalarında içtiklerini bazen de mey- hanede içmek için Galata’ya geçtiklerini belirtmekte, Atmeydanı seyrinde seyran edip şiirle müşa- are ve münazaralarda bulunduklarını aktarmaktadır (Âşık Çelebi 2010b: 1203). Lâtifî, Âşık Çelebi ve Evliya Çelebi’nin eserlerinde aktardığı bu bilgiler İstanbul’un eğlence hayatını ve bu hayata bağlı olarak teşekkül eden kültürel ve edebî yapılanmayı açıkça orta- ya koymaktadır. İşte âşıklar da bu yapılanmaya bağlı olarak Yeniçerilerin yanında meyhanelere gelmişler, ellerinde sazları ya eski koşmaları, destanları dillendirmişler yahut da irticalen yeni güf- teler inşâda girişmişlerdir (Köprülü, 1914b). İstanbul’da ilk kahvehanelerin de aslında bir mesire ve meyhane mekânı olan Tahtakale’de açılması (Sevengil 2014: 25-26; Çobanoğlu 2006: 40), açılan bu kahvehanelerin askeri kışlalara veya Yeniçeri ortalarına yakın oluşu (Çobanoğlu 2006: 40) -ki bozahane ve meyhane âlemlerinde görüldüğü gibi kahvehanelerin de âşık tarzı kültür ge- leneğinin teşekkülünde işlevsel bir nitelik kazanmasında Yeniçeri ortalarının etkisi büyüktür- ve ilk açılan kahvehanelerin “eski meyhanelere benzer” (Sevengil 2014: 26) yapılanışları eğlenceye dayalı bu edebî ve kültürel yapılanmanın devamlığını sağlamıştır. Hatta Ebusuud Efendi tarafın- dan kahvenin “yanık olması”, “topluca içilmesi” ve içim şeklinin “gayrimüslimlerin meyhanelerin- deki âdet ve tavırları çağrıştırma[sı]” gibi nedenlerle “kâfirlere benzemek endişesi”yle temellendi- rilip yasaklanması da bir anlamda ‘mekân’ odaklı bir geçiş sürecini ve yapılanmanın sürekliliğini teyit etmektedir. Dolayısıyla daha sonra kahvehanelerin ortaya çıkışıyla sonuçlanan bu yapılan- ma sürecinin âşık tarzı kültür geleneğinin teşekkülü için iyi bir zemin hazırladığını söyleyebiliriz. Döneme ait kaynakların da aktardığı bilgilere dayanarak bu yapılanma sürecinde en önemli zeminin meyhaneler olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Meyhaneler, “Osmanlı dönemi öncesinde de kent kültürünün önemli bir parçası olmuştur.” (Çokuğraş 2014: 87). Öyle ki “Türkler İstanbul’u ve Galata’yı aldıkları zaman, büyük şehrin meyhaneleri dünya ölçüsünde bir şöhrettir.”

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2