Atasözlerine İşlevsel Bir Yaklaşım: Türk Halk Felsefesini Öğütlerle Anlamak

176 Aysun DURSUN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı eşine o gelir başına” (Aksoy 2016: 1381/304), “İyilik eden iyilik bulur” (Aksoy 2016: 1621/336) inancıyla bütünleşir. Türk toplumunun önemsediği bir diğer değer de bir kimseye yapılan iyiliğin minnet altında bırakılmadan gerçekleştirilmesidir. Bu düşüncenin altında yatan temel felsefe “İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir” (Aksoy 2016: 1622/336) sözüyle desteklenir. Yardıma ihtiyacı olan kişiye yapılacak yardımın incitmeden, kırmadan ve gösterişe yer bırakmayacak şekilde gerçek- leştirilmesi gerektiği öğütlenir. 1.8. Çalışkanlık ve Güven Türk kültüründe çalışkan olmak başlıca değerlerden biridir. Konargöçer yaşamın zorlukları komşuluk, yardımseverlik, dayanışma ve çalışkanlığı öğretir. Bir şeyleri kazanarak, hak ederek elde etmenin gerekliliği yaşamın içinde doğal olarak ortaya konan bir sürece dönüşür. Geçmiş kuşakların gelecek kuşaklara duyduğu güvenin teminatı çalışkanlık olur. Sözlü edebiyatın pek çok anlatısında bir engel aşarak kazanılan bilgi, eşya, yiyecek ve benzerinin önemi verilir. Anlatılarda yer alan evlilikler çeşitli engeller aşarak gerçekleşmezse halk hikayeleri veya masallar kurgusal açıdan kesintiye uğrarlar. Bu yüzden atasözlerinde de kişiye çalışarak kazanma, hak ederek kazanma, bir başkasından medet ummama, yaşamın gerçeklerinden uzaklaşmama, “Elden gelen öğün (ülüş) olmaz, o da vaktinde (her vakit) bulun- maz (gelmez)” (Aksoy 2016: 1074/260), “Emek olmadan (emeksiz) yemek olmaz” (Aksoy 2016: 1116/267), “Er olan ekmeğini taştan çıkarır” (Aksoy 2016: 1140/270), “İş insanın kalayı” (Aksoy 2016: 1577/330), “İşleyen demir pas tutmaz (paslanmaz, ışıldar)” (Aksoy 2016: 1580/331), “Karın- cadan ibret al, yazdan kışı karşılar” (Aksoy 2016: 1685/346), “Kazanmayanın kazanı kaynamaz” (Aksoy 2016: 1735/352), “Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer” (Aksoy 2016: 2549/471), “Yazın göl- ge kovan, kışın karın ovar” (Aksoy 2016: 2551/471) gibi örneklerle somutlaştırılır. Çalışkanlığıyla bilinen karınca, yaz sıcağında çalışmanın zorluğuyla sembol unsur olarak kullanılır. 2. Atasözlerinde Çok Yönlülük Atasözleri bir bakıma halkın yaşamının temsilidir. Halkın yaşamından damıtılmış dene- yimleri yansıtır. Sosyal gerçekleri, bireylerin öznel bakış açısını, iç dünyasını ortaya koyarak kimi zaman takdir kimi zaman da eleştiri amacıyla hükümler veren özellikler gösterir (Kurt 1990: 2). Aile yaşantısı içinde bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alır, tamamının gerçekçi yönlerini irdeleyerek gözler önüne serer (Çobanoğlu 2004: 31). Yoğun ve karmaşık yapıya sahip atasözlerinde çok yönlülüğün hem olumlu hem de olumsuz yönlerine işaret edilir. “İnsanoğlu çiğ süt emmiş” (Aksoy 2016: 1555/327), “Komşunun tavuğu komşuya kaz gö- rünür” (Aksoy 2016: 1853/368), “Kötü komşu insanı (adamı), hacet (mal) sahibi eder” (Aksoy 2016: 1902/375), “Yaman komşu, yaman avrat, yaman at; birinden göç, birin boşa, birin sat” (Aksoy 2016: 2516) gibi atasözleri insan doğasında var olan zıtlıkların tezahürü olarak değerlen- dirilebilir. Yukarıda ifade edildiği gibi yaşam koşulları nedeniyle her zaman yakın ilişkiler içinde olunan komşularla iyi geçinme isteği tamamen insani duyguların bir çeşit dışavurumu olarak kimi zaman hırs, kıskançlık, öfke duyma gibi duyguları da beraberinde getirir. Bir yandan “Et tırnaktan

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2