Balıkçılık Folkloru- Çanakkale Geleneksel Balıkçılığı Üzerine Bir Değerlendirme

183 Balıkçılık Folkloru: Çanakkale Geleneksel Balıkçılığı Üzerine Bir Değerlendirme Genel Konular uçması da sert rüzgârın geleceğinin işareti olarak görülmektedir. Yine kıyıdaki denizkestanele- rinin üzerlerine kum toplamaya başlaması da sert rüzgâr olacağını göstermektedir. Ördeklerin bazı hareketleri de hava değişimin işareti olarak sayılmaktadır. O ördekler bağırır, uçar bu bu bu (KK9). Çakalların uludukları yere göre de bazı yorumlar yapılmaktadır. Çakallar ulumağa başladığı zaman, tepede uluduğu zaman rüzgar yapardı. Şimdi çakal derenin içinde ulursa yağar (KK 10). Balıkçıların çoğu zaman bazı sayılı fırtınanın adını bilmekle beraber zamanını pek bil- medikleri görülmüştür. Sayılı fırtınalar için daha çok miladi takvime müracaat edilmektedir. Bu fırtınalar arasında ayandon, kestane karası, kırlangıç, mart dokuzu, bağbozumu en çok adı anı- lanlardır. Ayandon fırtınası için şu deyim yaygın olarak kullanılmaktadır: Ayandon incesinde bo- ğulan, mırdar gider (KK7). Balıkçıların rüzgarları adlandırması birkaç istisna dışında literatürle benzerlik taşımakta- dır. Lodos rüzgarı bazı balıkçılar tarafından nodos/nodas , gündoğusu için gündoğrusu , günbatısı için batı ifadelerini de kullanmaktadırlar. Balıkçılar rüzgar ve fırtınaya göre avlanma alanı seçebilmektedirler. Şayet rüzgar yönü liman çıkışını engellemiyorsa balıkçılar, rüzgar almayan kıyı ve koylarda avlanmaya devam et- mektedirler. Giyim-Kuşam Görüşülen eski balıkçıların önemli bir kısmı geçmişte balıkçılık yaparken gündelik giysiler giydiklerini belirtmişlerdir. Balık avlamanın daha çok kış aylarında yoğunlaşması sebebiyle sıcak giysileri tercih etmektedirler. Özellikle yünden dokunan aba pantolonların tercih edildiği ifade edil- miştir. Ayrıca ıslanmalara karşı kayıkta yedek giysi bulundurmaya çalıştıklarını ifade etmişlerdir. Bir dönem Amerikan bezi ya da şeker çuvalları tulum şeklinde ya da pantolon ve üst- lük şeklinde dikildikten sonra, su geçirmesini önlemek için zift, bezir yağı ile kaplanmıştır. Şu şeker çuvalları var ya, şeker çuvallarına annadın mı don diktirir, donları; don paçaları böyle şeyli, büzmeli, lastikli yani. Beline uçkur geçiriyosun. Uçkurlan bağlıyosun. Üstüne annadın mı gene şey diktiriyosun terziye, palto gibi, mont gibi. Onu bezir yağıyla yağlıyon. Bezir yağıyla yağlıyo- sun. Basıyon üç-dört kere annadın mı sıcakta duruyo. O, bezir yağıyı emiyo. Emdiği zaman da suyun içine sok, çıkar muşambadan daha sağlam. Beş-altı sene giyersin hani bi kat şeyi öyleydi yani o zamanlar (KK11). Bazı kaynak kişiler de bezir yağının üzerine bal mumunun da sürüldü- ğünü ifade etmişlerdir. Bal mumunu eritiyorlardı, bezir sürdürdükten sonra bal mumu sürüyolar üzerine. Tekrar bezir yağı sürüyolar (KK6). Ayaklarına ise önceleri çarık daha sonraları ise kara lastik olarak tabir edilen ayakkabılar giymektedirler. Günümüzde bütün balıkçılar gündelik giysilerinin üzerine muşamba giyitler, ayaklarına da lastik çizmeler giymektedirler.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx