Bir Müzisyen Profili Olarak Zâkirlik: Çorumlu Zâkirler Üzerinden Ampirik Bir Değerlendirme

257 Bir Müzisyen Profili Olarak Zâkirlik: Çorumlu Zâkirler Üzerinden Ampirik Bir Değerlendirme Müzik, Oyun ve Eğlence ve söylem birliğinin oluşmasına imkân tanımıştır. Görüşme yapılan zâkirlerin tümü müziğe çocuk yaşlarda başlamış, informal eğitim süreçlerini cem ayinleri içinde tamamlamıştır. Zâkir olmanın belki de en önemli şartı bir usta bulmak, ona bağlanmak ve çırak olmaktır. Çırak âşıklar, ustalarından zâkirlik sanatının incelikle- rini ve meslek sırlarını öğrenerek icra pratiklerini geliştirirler. Usta zâkirler aynı zamanda kişinin olgunluk derecesini belirler ve zamanı gelen çırak kalfalığa terfi eder. Bu aşamada genç âşık, ustasıyla cemlere katılır, başka âşıkları ve zâkirlik yapan ustaları yakından tanıma fırsatı bulur. Böylelikle olgunlaşma süreci başlamış olur. Zâkirlerin yapısal olarak hem inançsal hem de sanatsal bir kimliğe haiz olmaları icra et- tikleri görev nedeniyle birçok farklı ortamda bulunmalarını sağlarken belirli bir görgü, adap ve öz güven sahibi olmalarına imkân tanımıştır. Bu açıdan zâkirlerin kullandıkları çalgılara olan hür- metkâr yaklaşımları bir hayli dikkat çekicidir. Örneğin Kemanî Âşık Ali Bükücü, sazını saygı ile kılıfından çıkarmış, itinalı bir şekilde icra pozisyonunu almış, çalmayı bitirdikten sonra yine aynı özenle yerine koymuştur. Gelişen teknoloji ve beraberinde gelişen küresel durum aynı zamanda müzisyen kimliğine sahip zâkirlerin ilişkide olduğu yerel nitelikli müzikleri etkileyerek “otantik” değerleri tartışmaya açmıştır. Bilhassa halk müziği bağlamında popüler kültürün dikte ettiği icra biçimleri ile bağlama- nın son elli yıl içinde geçirdiği yapısal dönüşümün izlerini Alevi-Bektaşi müzik kültürü ve üslubu üzerinden takip etmek mümkündür. Zâkirlerin başat çalgısı kuşkusuz bağlamadır. Yol dilinde “Telli Kur’an” olarak adlandırılan bu saz “kutsal kelâm”ın topluluğa ulaşmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Bu inanç pratiği içinde bağlama aynı zamanda Hz. Ali’nin ve onun ilkelerinin maddî bir temsilidir. Sazın tınlama kutusu Hz. Ali’nin gövdesini, sapı Hz. Ali’nin Zülfikârını, 12 teli (kimi zaman on iki perdesi) 12 İmamı ve tellerinin en düşük sesi olan bam telinin ise Hz. Muhammed’i temsil ettiği söylenir. Çorum ve çevresinde farklı boyut ve düzenlerde icra edilen sazın yanında bir dönem için kemanın da kullanılmış olması oldukça dikkat çekicidir. Atçalı Köyünden Âşık Ali Bükücü, cemleri kemanıyla yürüten bir zâkir olarak yörede öne çıkmaktadır. Çocukluk yıllarında keman çalmaya başlayan Bükücü, bu saza Merzifonlu Âşık Hasan’dan etkilenerek başlamış ve uzun bir dönem bu aşığın tedrisatından geçmiştir. Ayrıca Bükücü, istisnaî olarak bağlama çalmadan kemana başlayan bir zâkirdir. Normalde keman çalan bir zâkirin bağlama çalması da beklenir ki Âşık Bükücü, ustasının tam da bu tip bir zâkir profiline tekabül ettiğini söyler. Âşık Ali Bükücü’ye göre bir önceki dönemde cem ayinlerinde yaygın bir biçimde kullanılan keman, 60’lı yıllardan itibaren kemanî zâkirlerle birlikte kaybolmaya yüz tutmuştur. Her ne kadar bu çalgı, başta Toros Tahtacıları olmak üzere Tokat, Sivas, Kırşehir ve Tunceli’de yaygın kullanılan bir zâkir sazı olsa da Çorum’da keman gibi “gelenek dışı” bir çalgının cemlerde yer bulabilmesi, minimal de olsa bir orkestral oluşumun ritüelleri bütünlemesi, dönemin müzikal seviyesinin niteliğini belirlemek açısından oldukça önemli bir gösterge sayılabilir. Ne yazık ki günümüzde gerçekleştirilen cemlerde çalgı çeşitliliğinin kaybolduğunu söyleyebiliriz.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz