Bulgaristan Türklerinde Etno-Kültürel Kimlik İfadesi Olarak Halk Türküleri

512 Sibel PAŞAOĞLU T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Üzerinde zil bulunan büyük davul ve akordeon, Türklerin kutlamalarında tercih edilirken, sonraları yasaklanan geleneksel davul-zurna ikilisinde gözlenen “zorunlu” değişimin habercileri konumunda. Sofya Radyosundaki yayın çalışmalarına 1948’de başladığı bilinen Türkçe servisin, başta Bulgaristan Cumhuriyeti vatandaşı etnik Türklerin kültürel kimliklerini resmi ağızdan duyurabilme- leri adına olumlu bir örnek olmuştur. Ancak zaman içerisinde, bu yayınların bölge Türkleri arasın- da önemli oranda popülerleşip-yaygınlaşması, sevilerek takip edilmesi ile Parti ileri gelenlerinde “etno-kültürel aidiyet duygusu ile Türk kimlik bilincini uyandırması” bağlamında yarattığı kaygı, belirleyici rol oynamış ve ne yazık ki bu önemli girişimi sekteye uğratmıştır. Balkanlarda zaman zaman yükselişe geçen etnik kimlik eksenli bazı korkuların şekillendirdiği değişken devlet politika ve yaklaşımlar gibi çeşitli faktörlerin etkisi ile Sofya Radyosunda gerçekleşen resmi onaylı Türkçe yayınları belirgin olarak iki ana döneme ayırmıştır. Bunlardan ilki: 1948-1956 yılları arası dönem ve ikincisi: 1956-1980 yılları arasında gerçekleşen yayın dönemleridir. Birinci dönemde bölge Türkçe haberlerin ardından, Türk müzik kültüründen türküler gibi belli örnekler az da olsa radyoda duyulabiliyor iken ikinci dönemde Bulgaristan Komünist Partisin- ce çarpıcı bazı “önlemler” alınma gereği duyulmuş ve bölge Türk kimliği radyoda yer verilen “yeni” Türkçe halk türküleri aracılığı ile farklılaştırılarak adeta yeniden şekillendirilmek istenmiştir. Şöyle ki bu iş için Radyo bünyesinde, “müzik uzmanlarından oluşan” özel bir birim görevlendirilmiştir. Burada gerçekleştirilenlere dair kaynak kişi görüşlerinin yanı sıra, 40 yıl süre ile Sofya Radyosun- da görev alan, kendisi de Bulgaristan Türklerinin önemli seslerinden olan Sn. Osman Azizov’un (2002) anı kitabından öğrenebilmekteyiz. Buradan, parti talep ve beklentileri doğrultusunda ya- zılan Türkçe yeni sözel içerikten başka, B. İbrişimov, D. Dinev, B. Bojurov, Y. Çeşmeciyev gibi görevlendirilmiş “uzman” isimlerin, Türk halk türkülerini n doğal dokusunu değiştirerek, türküle- rin ezgisel ve eşliksel yapılarını da deforme ettikleri anlaşılmaktadır. “Yenilik katmak”, “çağdaş- laştırmak” ya da “adaptasyon” adı altında adeta Makedonlaştırdıkları , yani Makedon folklorik ögelerini çağrıştıran bir üslupla aranje edilerek, Türk etnik ve kültürel kimliğinden uzaklaştırmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Bu isimlerin karşısında yer alan ve Azerbaycan’da Kara Karayev ile yüksek müzik eği- timlerini sürdürmüş olan, Nihat Seyit, Sami Hatip ve Sofya Konservatuvarından mezun Turgut Şinikar gibi Bulgaristan Türklerinden isimler ise bu deformasyon çabalarına pasif de olsa di- renmekte ancak gelişmeleri önleyememektedir. Türk halk kültürünü ve etnik kimliğini konu alan yeni folklorik besteler ortaya koymaktansa, tamamen eğitimini gördükleri, dönem için “modern, çağdaş” olması gerekçesi ile desteklenen çoksesli senfonik müziğe yönelmişlerdir. Diğer yandan, kendisi de İstanbul Eyüp Sultan doğumlu olmakla övünen, Bulgaristan Makedonlarından biri olan besteci ve aranjör Dimitar Dinev’in dışındaki Bulgar isimler ise aslında Türk halk müziğine tama- mıyla yabancıdırlar. Bu bestecilerin bölge Türk halk müziği üzerindeki çalışmaları Bulgaristan Türklerince olumsuz karşılanmakta ancak Bulgar parti yönetimince ciddi destek görmektedir. Neticede Bulgaristan Türkünün iç dünyasını yansıtmayan, duygu, düşünce ve dünya algısına dair herhangi bir done taşımayan, tamamıyla yapay bir takım “eserler”in ortaya konduğu görül- mektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz