Çömlekçilik Risalesi ve Doğu Türklük Sahasında Çömlek Kültürüne Ait Sözvarlığı

36 Serap ALPER T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı “dalmak” (ED422a) köklerinden hareketle çömçe kelimesiyle de analojik bağlantı kurularak fikir yürütülebilir. DLT’de çömlek anlamında bu ḳ aç (CTD III: 81), eşiç (CTD III: 28) kelimelerini ve eşiç bu ḳ aç kelime grubunu; küzeç~ kü ḏ eç (CTD III: 116), idis (CTD III: 32), yogrı (CTD III: 229) kelimelerini görüyoruz. Elimizdeki risalede toprak ve kurşun kelimeleri dışında Arapça ve Farsça kelimelerden oluşan bir terminoloji sunulmaktadır: dest-gāh (< F. dest-gāh “tezgah”), ḫ ūndān (< F. ḥ umdān “çömlekçi ocağı), kāse (< A. “kap, kadeh”), kūze (< F. “testi”), sifāl (< F. “çömlek kırığı”). Bilindiği üzere X. yüzyıldan itibaren İslamiyeti kabul eden Türkler, İslam kültürüyle birlikte özellikle dini terminolojide Arapça ve Farsça kelimeleri kullanmaya başlamışlardır. Devrin iki önemli eseri Divanu Lugati’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de Arapça ve Farsça terimlerin sayısı oldukça azken, Atebetü’l-Hakayık’ta bu sayı oldukça yükselmiştir. Aynı döneme tasnif edilen bu eserlerde sadece dini terminoloji üzerine yapılan çalışmaların verdiği somut sonuçlar, sonraki dönem eserlerinde yaşam alanına ait tüm söz varlığında kendini göstermektedir. 12 varaklık bu küçük eserde bile eserin adında Türkçe bir terim kullanılırken geri kalan kısmında, Divan-ı Lugati’t-Türk de bu sahaya ait Türkçe sözvarlığına rağmen Arapça ve Farsça terimlerin kullanılıyor olması bu veriyi destekler niteliktedir. Metnin içeriğine baktığımızda; • Besmele ve selam: Risale-i Kaçacılık , 1b/1’de eserin adı belirtildikten sonra, İslami geleneğe uygun olarak besmele ile başlamaktadır. 1b/3 ile 2a/3 arasındaki satırlarda Allah’a hamd, Hz. Muhammed ve sahabelerine selam ifade eden Arapça ibareler ile bir ayet bulunmaktadır. • Çömlekçilik mesleğinin kökeni: Risale-i Âdem a.s. ifadesiyle başlayan ve 2a/3 ile 3a/6 arasındaki satırlardan oluşan kısımda Hz. Âdem’in dünyaya inmesi ile yemek ihtiyacı- na bağlı olarak Allah’ın Hz. Cebrail’e arşın altından toprak alarak çamur haline getirip Hz. Âdem’e öğretmesini emrettiği anlatılır. Böylelikle mesleğin başlangıcı olarak Hz. Âdem’in dünyaya inmesi gösterilir. Sonrasında mesleğin Hz. Âdem’den Hz. Mir Kelal’a kadar şeceresi verilmektedir. Şöyle rivayet ederler ki: Hz. Âdem a.s. bu dünyaya indiklerinde, yiyecek lazım oldu. Yüce ve noksan sıfatlardan uzak (olan) Tanrı, Hz. Cebrail’e “(aşağıdan) Kâse, küçük kap alıp çıkıp ver.” diye buyurdu. (Hz. Cebrail) Yüce Tanrı’nın emri ile arşın altından toprak alıp, çıkıp, çamur yapıp Hz. Âdem’e öğrettiler. Hz. Âdem, Ebu’l-Haris’e (5) öğrettiler. Ebu’l-Haris, Hz. Nuh a.s.nın oğullarına öğrettiler. Hz. Nuh a.s.ın oğlu Ham, [3a/1] Hz. İbrahim Halilullah’a öğrettiler. İbrahim peygamberden sonra İmran-ı Tusi’ye kaldı. İmran-ı Tusî’den Allah’ın resulü Hz. Muhammed’e kaldı. Onlardan sonra Şeyh Muhammed-i Kirmanî’ye kaldı. Şeyh Muhammed-i Kirmanî’den Hz. Mir Kelal’a kaldı. • 3a/6 ile 5b/3 arasında şecerenin en sonundaki iki isim olan Şeyh Muhammed-i Kir- manî ile Hz. Mir Kelal arasında geçen bir hikâye zikredilmektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy