Dede Korkut Hikayelerinde Toplumsal Cinsiyet Kabulleri Bağlamında Kadın ve Erkek Söylemleri

146 Dr. Gülnaz ÇETİNKAYA T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Erkeğin kamusal mekânda konumunu belirleyen de baş kesip, kan dökmesidir. Bu bağ- lamda güç temeline dayalı hüner göstermemenin eleştirel unsuru mekan içinde bir yere sahip olmamaktır. Uşun Koca Oğlu Seğrek Hikayesinde, Uşun Koca’nın oğlu Eğrek’in Bayındır Hanın divanına gelip oturması Ters Uzamış tarafından şu şekilde eleştirilir: -Mere Uşun Koca oğlu, bu oturan bigler her biri oturduğı yeri kılıcı-y-ile etmeği-y-ile alupdur, mere sen baş mı kesdün? Kan mı töktün? Aç mı toyurdun? Yalınçak mı tonatdun? dedi. Eğrek aydur: -Mere Ters Uzamış, baş kesüp kan dökmek hüner midir, dedi. Aydur: -Beli, hünerdür ya! dedi. (Ergin 1997:225) Baba, geleneğin temsilcisi olarak talep eden ama hata yapmaktan ve başkalarının eleştiri- lerini almaktan çekinen bir kisi olarak hikayelerde görülmektedir. Bunun temelinde yatan düşünce ise “toplumsal dünyanın ona atfettigi ‘olması gereken’i kendisinde gerçekleştirmeyi amaçlayan bir erkeğin kendisine dair gelistirme hak ve ödeviyle yüklü bulundugu üstünlük düsüncesinden baska bir sey degildir.” (Bourdieu 1994:95) Dolayısıyla toplumun eril kimliğe “baba”,“bey” ve “yigit” sta- tüsüyle atfettiği değerler, hatadan arındırılmış üstün bir kisilige gönderme yapmaktadır. Babaya evlat üzerinden gelebilecek bir elestiri ise toplumsal yapının çok kimlikli bireyinin otoritesinin sar- sılması olarak görülebilmektedir. Bu nedenle babalar, akıl ve bilginin degil sözün aldatıcılığının verdiği duygusallıkla karar alıp hata yapabilmektedirler. Dirse Han Oglu Bugaç Han Hikâyesi’nde Dirse Han’ın yanındaki yigitler, oğlunun yaptıklarının bilgisinin Bayındır Han’a ulaşacağını söyle- yerek babayı uyarmaktadırlar. (Ergin 1997:83-84) Oğlun davranışlarının ahlakî ve toplumsal dav- ranış normlarına uymadığı dile getirilerek de kolektif bilincin sahte temsilciliğini yapmaktadırlar. Baba toplumsal belleğin gizil eleştiri unsurlarının şifrelerini çözümleyebilen, yeni bir ya- şamın başlangıcında bulunan oğulun ve içinde bulunduğu durumu sorgulayan eşin sorularının cevabını bilen ve tanımlayandır. Oğlun yeni bir yaşam karşısında tecrübesizliğinin söylemlere yansıyan kodu soru sormak olarak görülmektedir. Oğul, yeni ve tanımlayamadığı durumlarla ilgili sorularını sorarken baba, bu soruları tecrübe ve yaşam temeline dayalı olarak cevaplar. Kazan Bey’in Tutsak Olduğu Hikaye’de Uruz Bey babasına görüp tanımlayamadığı durumla ilgili soru- larını şu şekilde yöneltir: Berü gelgil ağam Kazan Deniz gibi kararub gelen nedür? Od gibi şılayup, ılduz gibi parlayup gelen nedür? Ağız dilden beş kelime haber mana Kara başum kurban olsun babam sana (Ergin 1997:157) Oğul; bildiği, tanıdığı unsurlardan hareketle, bilmediğinin kodlarını çözmeye çalışmakta- dır. Aslında bu sorular, oğulun kendi dışındaki yeni bir dünyayı algılama ve anlama çabası olarak görülmektedir. Babanın oğluna verdiği cevap ise;

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2