Dede Korkut Hikayelerinde Toplumsal Cinsiyet Kabulleri Bağlamında Kadın ve Erkek Söylemleri
149 Dede Korkut Hikâyelerinde Toplumsal Cinsiyet Kabulleri Bağlamında Kadın ve Erkek Söylemleri Türk Halk Edebiyatı sadüfî olmadıgını göstermektedir. Yukarıdaki açıklamalardan yola çıkarak sölenlerde deveden bugra, attan aygır, koyundan koç kırdırmanın sembolik anlamları daha belirgin hale gelmektedir. Özellikle besleyiciligi yüksek olan bu yiyeceklerin sölenlerde seçilmesi hem vücuda verdigi enerji miktarıyla hem de vücutta gücü ve dayanıklılıgı ortaya çıkaran özellikleriyle örtüsmektedir. Bunun yanı sıra kadın ve erkegin toplumsal yasamdaki ugras alanları da yiyecek sembolizmi üzerinden toplumsal yasamın kodlarını aktarmaktadır. Erkegin avcılıgı ile kadının bitki temeline dayalı top- layıcılıgının yeme içme üzerinden sembolik aktarımı hikâyelerde görülebilmektedir. (Çetinkaya 2015: 93) Erkegin avcılıgının yeme-içme üzerinden yansıyan simgesel kodları avın duyurusuna yarayacak sekilde olmaktadır. Avlanan bir hayvan vardır. Bu hayvanın avlandıgının gösterilmesi gerekmektedir. Avlanan hayvanın yemek olarak verilmesi gücün yemek üzerinden teyit ettirilme- sine yöneliktir. Av, bilinçdısındaki düzlemde benlik unsuru olarak görülmektedir. Birey, adını kazanırken, toplumsal yapının onayından geçmektedir. Bireyin kendini fark etmesi, kendi gücünün farkına varması toplumsal yapının uzagında tabiat ile bas basa kalması ile gerçeklesmektedir. Buradaki mücadelede rehber çogu zaman babadır. Benlik mücadelesindeki basarı da yine yemek üzerine kurulu toplumsal bir sistemin ödüllendirici mekanizması ile teyit edilmekte ve duyurulmaktadır. Hikâyenin başlangıcındaki yemek burada basarıyı duyurmanın ve onaylatmanın bir unsuru haline gelmektedir. Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Söylemleri Hikayelerde kadın söylemleri eş ve annelik özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Dede Kor- kut Hikâyeleri’nin giris bölümündeki soylamalarda bir anlamda kadının mekânı evinin içi olarak görülmekte ve evin dısında gezen, dedikodu yapan, konugu agırlamayan, her seyden sikâyet edip, içinde bulundugu sıkıntılı durumları dısa yansıtan kadının makbul olmadığından bahsedil- mektedir. Bu anlamda kadın, evin ve ocagın sahibidir. Kadının eşine ve evine bağlılığı ile çocuk sahibi olması toplumsal yapı içerisinde önem verilen değerler arasındadır. Kadın anne olarak sahiplenici, koruyucu, ödüllendirici ve duyuru- cudur. Baba ise yol göstericidir. Annenin koruyuculuğu hem ogul, hem de baba içindir. Çünkü bir tarafta “basın bahtı, evin tahtı” olarak nitelendirilen es, diğer tarafta ise “dua ile güç bulunan” bir oğul vardır. Kadın aynı zamanda sorgulayan, sezgileri ve mantığı ile hareket eden biridir ve baba-oğul çatışmasının uzlaşma zemini olarak görülmektedir. Kısaca, Dede Korkut Hikâyelerin- de kadın; olayların nedenine ve çözümüne yönelik açıklamalar isteyen, yol gösteren, hisseden, hisleriyle doğa arasında ilişkiler kurabilen biridir. Kadının söyleminde doğa oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Doğayı kadın söyleminde sitem edilecek, kızılacak, yardım beklenilecek bir yer olarak görülmektedir. Bu bağlamda doğanın iyileştiricilik özelliği ile annenin şifa verici özelliği kadının söyleminde ve bedeninde bütünleşmektedir. Kadının bu özelliği Dirse Han Oglu Bugaç Han Hikâyesi’nde ve Kazan Bey’in Oğlu Uruz’un Tutsak Olduğu Hikayede görülebilmektedir. Dirse Han Oglu Bugaç Han Hikâyesi’nde avcı olan oglun av olmasının yarattıgı çatısma annenin sütünün sagaltıcılıgı ile çözüme kavusturulmaktadır. Kazan Bey’in Oğlu Uruz’un Tutsak Olduğu Hikayede Burla Hatun’un esine oğlunun hayatı ile ilgili endişesini şu şekilde aktarmaktadır:
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2