Diyale İline Bağlı Kızlarbat Nahiyesinde Türkmen Halk Edebiyatı Örneklerinin İncelenmesi

76 Doç. Dr. Necdet Yaşar BAYATLI T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkmen yazar ve araştırıcı Necat Kevseroğlu’na göre, birleşik bir isim olan Kızlarbat Kızıl Rıbat›tan meydana gelmektedir (Kevseroğlu, 2012:300). Kızlarbat nahiyesinin kuzeyinde Karatepe ve Karağan (Celevla), doğusunda Hanekin, güneyinde Şahraban (Mikdadiye), batısında ise Diyale nehri yer almaktadır (Saatçi 168:2009). Köyleri ile birlikte Kızlarbat nahiyesinin nüfusu 1977 yılında yapılan sayıma göre 16843; 1987 yılındaki sayma göre 24810, 2007 yılında yapılan sayma göre ise 40906 olarak tespit edil- miştir (Nakşibendi - Rahman 2015: 209). Nahiye, 150 yıl öncesine kadar bir köy konumunda olup Çöllük ve Haldi olmak üzere iki ana mahalleden oluşmuş; daha sonra yeni mahalleler ihdas edilmiş ve bugünkü haline getirilmiş- tir (Nakşibendi - Rahman 2015: 206). Çok verimli tarım arazilerine sahip olan ve içinde kaliteli buğday ve arpa yetiştirilen Kızlar- bat nahiyesi, Baas rejiminin düştüğü 9 Nisan 2003 tarihine kadar Araplaştırma politikasına maruz kalmış ve ünlü İslam Komutanı Saad bin Ebi Vakkas’a nispeten nahiyenin Türkçe ismini el-Sadi- ye ile değiştirilmiştir. Anılan tarihten sonra bu sefer farklı gruplar tarafından nahiyenin demografisi değiştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Türkmenler, nahiyenin sosyo-kültürel yapısı yanı sıra kendi varlıklarını, dillerini ve milli kimliklerini günümüze kadar koruyabilmişlerdir. Selçuklular döneminde, önemli bir yerleşim birimi olan nahiyenin nüfusunun çoğu Türkmen olduğuna dair Bağdat Salnamesi’nde de belirtilmiştir. Salnamede, nahiyede 19. yüzyılın başlarında 500’e yakın ev, 16 han, 4 kahvehane, 130 dükkân, 6 ‘ilve (sebze ve meyve hanı), 3 cami, 3 hamam, 4 su değirmeni, pek çok bağ ve bahçe (Saatçi 2009: 168) bulunduğu belirtilmektedir. Nahiyede Osmanlı döneminden kalan Büyük Mahmut Paşa ve Nakşibendi Camileri bulun- maktadır. Büyük Mahmut Paşa Camisi, Osmanlı döneminde nahiyenin zenginlerinden Mahmut Paşa tarafından 1893 (1311 Hicri) yılında yaptırılmıştır. Camin yüzölçümü 2000 metrekare olup 500 kişilik kapasiteye sahiptir. Camiin büyük bir avlusu ve güzel bir bahçesi bulunmaktadır. Ca- mide bulunan minare 1997 yılında restore edilmiştir. Camide Türk mimarisindeki kubbeler yer almaktadır (Sünni Vakıflar Divanı, Delil’ül Cevami ve el-Mesacit Etturatiye ve el-Eseriye, s.368 ). Nahiyenin simge eserlerinden bir diğeri ise Nakşibendi Camisi’dir. Cami, Osmanlı dö- neminde 1891 (1309 Hicri) yılında yaptırılmış ve 2005 yılında Sünni Vakıflar Divanı tarafından restore edilmiştir. Camiin yüzölçümü 1000 metrekare olup 300 kişilik kapasiteye sahiptir. Beyaz kubbeli camide güzel bir bahçe bulunmaktadır. (Sünni Vakıflar Divanı, Delil ül Cevami ve el-Me- sacit Etturatiye ve el-Eseriye, s.366 ). Nahiyede 1970’li yılların başında yok olmaya yüz çeviren bir diğer tarihi eser Vehap Beg (Bey) Hanı sayılır. Anılan han, 1873 yılında Osmanlı döneminde inşa edilmiş ve Birinci Dünya Sa- vaşı sırasında Osmanlı ordusu tarafından karargâh olarak kullanılmıştır. Daha sonra Polonya as- kerlerinin karargâhı olmuştur. Irak’ta yaşanan 1920 devrimi sırasında nahiye ahalisi, söz konusu güzergâhı ve Polonya askerlerinin silahlarını ele geçirerek onları büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Dolayısıyla söz konusu han, nahiye ahalisi için bir zafer simgesini teşkil etmektedir (Kuşçuoğlu, 1971:3 Sayı:9-10, Yıl 10).

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2