Dördüncü Sanayi Devrimi ve Gelenek Kültürü

218 Prof. Dr. Nebi ÖZDEMİR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı yeni teknolojik ekosistemlerin kültürel çeşitliliklerin insanlığı birleştirecek şekilde değerlendiril- mesine yönelik çalışmalarını artırmaları akılcı olacaktır. Böylelikle kültürün güvenli ve mutlu bir yaşam yaratma işlevi yaşama geçirilmiş olacaktır. Netice itibariyle kültür, bireysel ve yöresel çe- şitliliklerin yarattığı ortaklıklarla insanlığı birleştirebilecek en önemli enstrümandır. Küresel popüler kültür ve tüketim kültürü hiper bağlantılı ve sürekli çevrimiçi sanal-dijital bağlamda ulusal ve yöresel gelenek kültürleri üzerindeki etkileri artırmaya başlamıştır. Yaygınla- şan bağlantılı sistemlerin bireysel, dolayısıyla toplumsal faaliyetleri, davranış biçimlerini ve sosyal normları yeniden belirleyip yapılandıracağı belirtilmiştir (Greengard, 2017: 13). Bu kapsamda gelenek kültürünün sahipleri veya diğerleri tarafından ağ dünyasında farklı türden içeriklere dö- nüştürülmesinin de etkisinden söz edilebilir. Bu sürecin yeni çağla uyumlu yaşayan kültür miras yönetimi yöntem ve yaklaşımlarıyla yönetilmesi gereklidir. WIPO’nun bu yöndeki belleğinden öncelikle yararlanılabilir. Bu konuda yeni yasaların, normların, etik standartların ve benzeri yasal ve idari düzenlemelerin oluşturulması ve uygulanması gereklidir. Aslında yaşamdaki her türlü düzenlemenin (norm, standart, yasa, ilke vb.) yaşama geçirilebilmesi öncelikle kültürel alanda tartışılmasını, deneyimlenmesini ve olgunlaştırılmasını, dahası kültüre uyumlu hale getirilmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla dördüncü sanayi ve teknolojik devrimle ilgili düzenlemelerin kültürel yapıyla uyum sorunlarının yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı gözlenmektedir. Kültür ve yeni düzen ilişkileri her iki yakayı da biçimlendirmektedir. Birey ve toplum sürekli değişen ve dönü- şen kültürüyle yeni çağlara sorunsuz bir şekilde uyum sağlayabilir. Sonuçta kültür, insanoğlunun uyum çabalarının bir ürünü ve aracıdır. Hiper ağların getirdiği temel olgulardan biri de kültürel alandaki vahşi ve yapı bozucu ticarileşmedir. Kültürün, bilhassa da gelenek kültürünün ağ toplumunun e- ticaretinin metasına dönüştürülmesinin belirtileri yoğun bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bugün internet hızla “sanal gelenek AVM’si” dönüşmektedir. Anlam ve bağlamını yitiren kültürel ürünler, bizzat geleneğin temsilcileri veya aracılar tarafından metalaştırılmaktadır. Diğer yandan sıradan ürünler gelenek kültürüyle büyülenerek ve çekicileştirilerek sanal pazara sunulmaktadır. Geleneksel bilgi ve de- neyim merkezli ürünlerle ilgili gelenek dışı ticari aktörlerin tescil faaliyetlerindeki artış, bu konuda dikkat çekici bir gelişmedir. Gelenek kökenli pek çok ürün ve uygulama bu kapsamda tescille- nerek/patentlenerek anonim kullanım özelliklerini yitirmeye başlamıştır. Doğal ve organik bes- lenerek sağlıklı kalma eğiliminin de yaygınlaşmasıyla bu tür ticari tescil faaliyetlerinin daha da artabileceği söylenebilir. Yeni dönemde sağlıklı, mutlu, haz ve dinlence odaklı bir yaşam hedef- lenmektedir. Bu aşamda öncelikle gelenek ürünlerinin doğasına uygun olarak küresel ölçekte değerlendirilebilmesiyle ilgili bireysel ve toplumsal farkındalığın ve bilincin geliştirilmesinde yarar vardır. Gelenek özgünlüklerinin sanal sofranın tatsız katıklarına dönüştürülmesi akılcı politika ve projelerin geliştirilmesi gibi çabalarla önlenebilecektir. Diğer yandan “bireyi esas alan” yaklaşım- larıyla yeni çağın sağlık teknolojileri ile geleneksel tarım ve hayvancılık, halk mutfağı ve gelenek hekimliğinin bütünleşmeye başladığı gözlenmektedir. Ben-merkezli bir toplumsal yapının veya tekilliğin yaygınlaşması dördüncü sanayi devri- mi kapsamındaki dijitalleşmenin sonuçlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Tekilliğin artışı öncelikle sosyo-kültürel mekân, toplumsal kimlik, norm, değer, ilişki, etkileşim, kültürel bellek vb. alanları etkileyecektir. Yerleşik yaşam kültürü kalıpları ve kodları yeniden biçimlendirilmekte-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx