Dördüncü Sanayi Devrimi ve Gelenek Kültürü

222 Prof. Dr. Nebi ÖZDEMİR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı larına yabancı olabilir. Bugünün kültürel etkileşimleri hiper ağlara gerçekleştirilmektedir. Dolayı- sıyla yeni dönemin kültürü de sanal- dijital dünyada yaratılmakta ve paylaşılmaktadır. Bu süreçte süreklilik temelli gelenek kültürüyle yazılı- basılı kültürün hiper ağların içeriklerine dönüştürülerek içinin boşaltılması söz konusu olabilmektedir. Diğer yandan içerik bolluğundan kaynaklanan sürekli geçişlerin zorunluluğu bireyin dikkatinin kesilmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Nicholoas Carr dijital sularda ne kadar çok zaman harcanırsa, dikkat üzerinde kontrol kaybolduğundan, bilişsel yeteneklerin içinin bo- şaltıldığını vurgular. Carr, ayrıca ağın tasarım gereği bir kesinti sistemi ve dikkati bölmeye yö- nelik bir makine olduğuna dikkat çeker (Schwab, 2016: 113). Aynı şekilde Herbert Simon da enformasyon zenginliğinin dikkat yoksulluğu yarattığını belirtir (Schwab, 2016: 113). Bu açıdan bakıldığında bireyin, dolayısıyla toplumun devralınan kültürel bellekle bağlarının zayıflayabileceği söylenebilir. Gelenek kültürü ile yazılı-basılı kültür yoğunlaşmayı ve derinleşmeyi önemserken, dijital kültür dikkat dağınıklığından veya kesintisinden yararlanır. Dikkat sürelerinin kısalmasının hiperlink dünyasının anlık haz mentalitesini ve kültürünü beslerken kültürel yaratma eylemenin özünü oluşturan eleştirel düşünce kabiliyetinin gerilediği vurgulanmıştır (Greengard, 2017: 162). Diğer yandan hiper hızlılık ve çevrimiçililikten bunalan bireyler zamanın yavaş aktığı (dönemlerin ürünü) gelenek kültürü ve yazılı- basılı kültür ile sağaltılabilir. Pico Iyer’in ifadesiyle “hızlanma çağında yavaş gitmekten daha keyif verici bir şey olamaz; dikkat dağılması çağında dikkat ayı- rabilmek kadar lüks bir şey olamaz; sürekli hareket çağında sessiz sakin oturmak kadar acil bir şey olamaz” (Schwab, 2016: 113). Aslında kültürlerin kendi zamanlarının, dolayısıyla hızlarının bulunduğu söylenebilir. Geçmişte yaratılan kültürler yeni dönemlerin mola verilen zamanlarında anlam ve derinlik kazanma, rahatlama, yenilenme ve canlanma kaynakları olarak değerlendirile- bilir. Bireysel ve toplumsal dijital sarmaldan ancak bu şekilde çıkılabilir. Kültür, iletişimin ürünü ve kendisidir. Gelenek kültürü yüz yüze iletişimden doğar. Gele- neksel toplum da kültürüyle iletişim kurar. Özellikle medya ve diğer iletişim teknolojileri alanındaki gelişmeler iletişimin kayıt ve aktarım araçları üzerinden gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Böyle- likle özel ve kamusal alandaki iletişim bilişim teknolojisinin yönetimine, dolayısıyla yönlendirme- sine devredilmiştir. Bu durum özellikle gelenek kültürü üzerinde değişim ve dönüşümlere neden olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Daha önce gelenek kültürünün, dolayısıyla temsilcilerinin yönetiminde olan yerelin özel ve kamusal yaşamında medya teknolojilerinin biçimlendirici etkisi belirginleşmeye başlamıştır. Sözü edilen özel ve kamusal alandaki bilişimin medya teknolojilerine veya aktörlerine devriyle birlikte gelenek kültüründeki değişmeler ve dönüşümler de hızlanmıştır. Özellikle akıllı telefon kullanımının yerelde yaygınlaşması, bu süreçte etkili olmuştur. Gelenek kültürü yerelin kamusal ve özel alan ayrımında da belirleyicidir. Bir yanıyla ge- lenek kültürü özel ve kamusal alan aralığında veya etkileşiminde yaratılmıştır. Gelenek kültürü aracılığıyla yerelin kamusal ve özel alanı düzenlenir. Gelenek, sahibine özelini istendik şekilde kamusal alana taşıma olanağını sunar. Öznellik oranı gelenek ürününün, mekânının ve temsilci- sinin çekiciliğini ve kalıcılığını belirler. Dördüncü sanayi devriminin muhtemel sorunlarından birini mahremiyetin, dolayısıyla bireysel varlığın/kimliğin korunması oluşturacaktır. Bugün parmak ve retina izleri, doğum ve evlilik tarihleri, telefon numaraları, özel arkadaşlar, fotoğraflar, seyahat, soy ve öğrenim bilgileri vb. bireysel veriler dijital ortama gönüllü veya zorunlu olarak kaydedilip

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx