Dördüncü Sanayi Devrimi ve Gelenek Kültürü

231 Dördüncü Sanayi Devrimi ve Gelenek Kültürü Genel Konular nellikle olumsuzluk olarak algılanan gerçekçiliğin ve olguların bütün boyutlarıyla ele alınmasının bu süreçte vazgeçilmez olduğu burada mutlaka vurgulanmalıdır. İnsani taraflılık, kültürel yaşam açısından önemli olabilirken kültürel sorunların çözümündeki temel engellerden biridir. Bu çalış- mada örneklendiği üzere iç ve dış dinamikler ve gelişmeler (son dönemdeki dördüncü teknolojik devrim vb.) dikkate alınarak geliştirilen özgün yaklaşımlarla SOKÜM çalışmalarına katkı sağla- nabilir. Sürekli birkaç sayfalık sözleşmenin ne olduğunun açıklanması veya romantik kalıplaşmış verilerin tekrarlanması yerine bağlamsal değişmeleri de önemseyen yaratıcı çözümlerin ortaya konulması, daha yararlı ve akılcıdır. Ayrıca dijital-sanal kültür çağında SOKÜM yerine “ yaşayan kültürel miras/bellek/hazine ” teriminin hızla yaygınlaşması, oldukça anlamlıdır. Bu kapsamda uluslararası sözleşmelerin de özellikle dijital- sanal kültür bağlamı dikkate alınarak güncellenmesi veya yenilerinin geliştirilmesi gerektiğine işaret edilmelidir. Kültürel ve yaratıcı endüstriler üçüncü ve dördüncü sanayi/teknoloji devrimleriyle paralel olarak özerkleşmiş, çeşitlenmiş ve yaygınlaşmıştır. Kültür endüstrisi, son iki sanayi devrimlerinin etkisiyle kültür endüstrilerine dönüşmüştür. Özellikle sanal ve dijital teknolojiler kültür endüstrileri- nin yerleşik yapısını hızla değiştirmektedir. Kültür endüstrileri, yaratıcı sektörlerle bütünleşmekte, dahası kültürel ve yaratıcı endüstriler haline gelmektedir. Diğer yandan son teknolojik gelişmeler, kültürel ve yaratıcı endüstrilerin ürünüdür. Bu süreçte kültürel miras ve öz sanat alanlarının ya- ratıcı kaynak olarak etkinliği ve önemi artırmıştır. Yazılım, dijital teknoloji, internet ve oyun gibi farklı sektörleri de içeren kültürel ve yaratıcı endüstriler geleneksel bilgi ve deneyim belleğinin daha etkin ve çok yönlü olarak değerlendirilmesini ve yaşatılmasını sağlamaktadır (Özdemir, 2012). Yapay bellek çalışmaları ve artan depolama kapasitesi, bir taraftan içerik endüstrilerinin gelişmesini, diğer taraftan da kültürün içerik endüstrileri aracılığıyla metalaştırılması sürecini hız- landırmıştır. Bu kapsamda dijital içerik yönetiminin (Handley ve Chapman, 2015) öneminin arttığı gözlenmektedir. Aynı şekilde dijital belleğin insani belleğin yerini almaya başalamsıyla birlikte gelenek temsilcilerinin geleneksel kültürel paylaşım ve aktarım rolleri belirsizleşebilir. Gelenek değişerek ve dönüşerek olgunlaşır, etkinleşir, bazen de çatı geleneğe dönüşe- rek yeni geleneklerin yaratılmasına kaynaklık eder. Bu süreçler, bugün geleneğin doğal ortamı yerine dijital- sanal bağlamda gerçekleşmeye başlamıştır. Örneğin aşıklık geleneğinin usta- çırak ilişkisine dayalı eğitim-icra düzeni, zamanla yerini plak çıkarmaya, radyo ve televizyon yayınlarına katılmaya bırakmıştır. Bugün ise aşıklar kendilerine ait internet sitelerinde sanatlarını sürdürmeye çalışmaktadır (Özdemir, 2012). Sanayileşmenin ve teknolojik gelişmelerin insanı doğadan uzaklaştırdığı, dahası insan- doğa ilişki sini etkisizleştirdiği sıklıkla dile getirilmiştir. Üçüncü sanayi devrimiyle başlayan ge- lişmeler kas gücüne dayalı rutin işlerin robotlara devredilmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu süreç yaratıcı zekâyı ön plana çıkarmaktadır. Bu durum insan ve doğa ilişkilerini güçlendirmektedir. Geçen asrın sonundan itibaren çevrecilik, doğal yaşamın korunması, organik beslenme, doğal terapi, alternatif ve tamamalayıcı tıp gibi alanlardaki farkındalığın ve duyarlılığın gelişmesi, bu tespitin yerindeliğini ortaya koymaktadır. Ormanların yaşatılmasında ve genişletilmesinde bugün dijital teknolojilerle görüntülenerek incelenebilmekte ve insansız hava araçlarıyla (drohn vb.) to- hum serpme işlemleri gerçekleştirilebilmektedir. Bacasız dördüncü sanayi devriminin doğa dostu yaklaşımlarıyla gelişen birey- doğa etkileşimleri temelinde özgün kültürel ürün ve uygulamaların

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx