Dördüncü Sanayi Devrimi ve Gelenek Kültürü

238 Prof. Dr. Nebi ÖZDEMİR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı uygun olarak gözden geçirilmesi gereklidir. Yukarıda kültürün “güvenlik ve denge sağlayıcı, ya- şamı genişletici, istikrar sağlayıcı, güvenli anlam yaratıcı, yaratıcı bağlam ve kaynak oluşturucu, sanal birleştirici/ bağlayıcı, özgünleştirici vb.” işlevlerinin yeni dönemde de etkinleşerek devam edeceği de ayrıntılı olarak ortaya konulmuştur. Asıl tartışılması gereken dördüncü sanayi devriminin de etkisiyle bir taraftan geleneksel kültür değerlerinin ve belleğinin bugünkü yaşamı beslemesini, diğer taraftan da yeni yaşamın ge- tirdiklerinin içselleştirilmesinin eş zamanlı olarak nasıl gerçekleştirileceği konusudur. Yaklaşık üç asrı aşkın bir süredir sanayi devrimlerinin olumlu katkılarının yanında, olumsuz sonuçlarının da bulunduğu görülmüştür. Nitekim dördüncü sanayi devriminin de sosyal eşitsizliği, işsizliği ve gelir dağılımındaki adaletsizliği artırabileceği, toplumsal sınıf yapılanmasını değiştirebileceği ve alt-or- ta sınıflar üzerinde basınç oluşturabileceği sıklıkla dile getirilmektedir. Diğer yandan tarih, pek çok toplumun gelenek kültürü ile yeni teknolojik devrimleri ve yaşam tarzlarını yeterince bütün- leştiremediğini göstermektedir. Bu durum toplumsal, dolayısıyla kültürel sorunların da kaynağını oluşturmuş ve oluşturmaya da devam etmektedir. Teknoloji yaratıcılığı ile kullanıcılığı ayrımının anlaşılamaması ve ortaya çıkan sosyo-kültürel değişmelerin gecikmeli olarak algılanması ve de- ğerlendirilmesi, pek çok sorunun da kaynağını oluşturmaktadır. Bu tür ülkelerde sanayi devrimle- ri, kente göç, teknolojik gelişmeler vb. kökenli kültürel değişmelerin altında kalan toplumun büyük bir bölümü geçmiş ile rehabilite edilmeye çalışılır. Çok kere bu durum ilerlemeye karşı ulusal ve küresel ölçekte, eğitimsizlik kaynaklı ve ideolojik temelli olumsuz olayların çıkmasına da neden olabilir. Özellikle teknolojik devrimlerin ve gelişmelerin kendi geleneksel yaşam ve kültürleri üze- rinde olumsuz etkilere sahip olduklarını düşünerek bazı kesimler karşı bir tutum takınabilirler ve kurgulanan bir geçmişe sığınırarak sözü edilen yıkıcı etkilerden korunmaya çalışabilirler. Siya- sal kültürün gelişmediği ülkelerdeki bazı siyasal aktörler de, iktidar olmak veya iktidarda kalmak amacıyla bu durumu kristalleştirerek ve farklı kültürel giydirmelerle veya desenlemelerle belir- ginleştirerek soruna çözüm üretmek yerine, değerlendirmeyi seçebilirler. Bu tür uygulamalarda dönemiyle uyum sorunları yaşayanlara, bazı kültürel alan ve unsurlar çözüm olarak sunulur. Bir bakıma bugünün uyum sorunları geçmiş ile çözümlenmeye çalışılır. Özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde rastlanan söz konusu sürekli değişen-dönüşen ve geleceğe akan ya- şama uyumsuzluk sorunlarından yararlanma, siyasal yaşamda kısa süreli etkili bir yöntem olsa da uzun süreçte ilgili ülkelerin geri kalmışlığının temel nedenini oluşturur. Bu nedenle insanlığın sanayileşmenin ve teknolojik kalkınmanın olanaklarından adil bir şekilde yararlanması dünyada barış, huzur ve mutluluğun geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla sanayi ve teknolo- jik gelişmelerin temelini oluşturan yaratıcı eğitime, bilime, dolayısıyla insanlığın yararına hizmet eden teknolojik gelişmelere öncelik verilmelidir. Sonuçta bu çalışmada kültürün dördüncü sanayi ve teknoloji devriminin eşiğindeyken ge- leceğiyle ilgili öngörüler ortaya konulması amaçlanmıştır. Geleceği kuşku, kaygı, belki de korkuy- la karışık olarak değerlendirmenin faydası yoktur. Dördüncü ve sonraki yeni sanayi ve teknoloji devrimleriyle uyumlu kalkınma ve gelişme modelllerinin geliştirilmesi ve uygulanması refah içinde ve mutlu bir geleceğin ön koşudur. Geleceğin tasarlanması belirsizlikten kaynaklanan olumsuz yaklaşımları da ortadan kaldıracaktır. Bu kapsamda yeni dönemin kültür için tehditlerden çok fırsatlar yaratabileceğine odaklanmak daha akılcı bir yaklaşım olacaktır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx