Efsanevî Türk Hükümdarı Yama Kağan ve Türk Mitolojisi’nde Fatih Ata Hükümdar Motifii

165 Efsanevî Türk Hükümdarı Yama Kağan ve Türk Mitolojisi’nde Fatih Ata Hükümdar Motifi Gelenek, Görenek ve İnançlar adlandırıldıkları bilinmektedir (Özaydın 2001: 404-405). Cuveynî ise 1258-1260 dolaylarında yazdığı Tarih-i Cihangüşa ’da ( Târî ḫ -i Cihânguşâ ) Efrasiyab’ın Uygurların ünlü hükümdarı Bögü Han ( Buḳu Ḫan ) olduğunun söylendiğini yazmıştır (1997: 54). 38 Türk halkları arasında Efrasiyab anlatıları çok daha geç tarihlerde yine karşımıza çıkmaktadır. Hive hükümdarı Ebulgazi Bahadır Han ( Ebû’l-Ġâzî Bahadur Ḫan ), 17. yüzyılda bile Türkmenler arasında Selçuklu hanedanının soyunun Efrasiyab’a dayandığının anlatıldığını 1660’ta tamamladığı Şecere-i Terâ kime ’de ak- tarmıştır. Şecere-i Terâ kime ’deki Türkmen rivayetlerine göre Selçuklular, padişah olana kadar Türkmenlerin Kınık soyundan geldiklerini söyleseler de padişah olduktan sonra soylarının Efrasi- yab’ın Kınıklara sığınan bir oğluna dayandığını söylemeye başlamışlardır (1996: 206, 264). 39 İran efsanelerinin ve Efrasiyab anlatısının Türk halkları üzerindeki etkisinin 17. yüzyılda halâ yaşadı- ğının başka bir örneği de İmâmî tarafından bu dönemde derlenen Özbek efsanesi Hanname ’de ( Ḫ ânnâme) Özbek hanlarının soyunun Efrasiyab’a dayandırılmasıdır (Ögel 1993-I: 389-391). Yine Cuveynî’nin kaydetmiş olduğu Uygur türeyiş efsanesine göre Bögü Han, komutanla- rını fetihler yapmaları için çeşitli komşu ülkelere göndermiş ve kendisi de seferler düzenlemiştir. İki ağacın arasındaki bir tepeye gökten inen bir ışık sayesinde dört erkek kardeşiyle birlikte doğan Bögü Tigin 40 , Bögü Han unvanıyla hükümdar olduktan sonra geceleri uykusunda otağının duman 38  Cuveynî’nin Bu ḳ u Ḫ an olarak andığı ve efsanevî yaşam öyküsünü anlattığı Uygur hükümdarı Bögü Han, Alp Er To ŋ a ya da birazdan değineceğimiz Oğuz Kağan’ın tersine, gerçekten yaşamış tarihî bir kişiliktir. Bögü Ḳ a ġ an ve Te ŋ ride Ḳ ut Bulmış İl Tutmış Alp Külüg Bilge Ḳ a ġ an unvanıyla 759-780 arasında Ötüken Uygur Kağanlığı’nı yöneten bu hükümdar, 763’te Maniheizm’i resmî din olarak benimsemiştir. Eski Türk din ve kültür tarihi açısından önemli bir olay olan Maniheizm’e geçişi nedeniyle Bögü Kağan, Uygurlar arasında unutulma- mış ve yaşam öyküsü sonraki yüzyıllarda çeşitli mitolojik ögelerle harmanlanarak anlatılmaya devam etmiştir. Bögü Kağan için bkz. Çandarlıoğlu 2004: 16-21, Gömeç 1997: 36-43 ve İzgi 1986: 19-30. 39  Bu anlatıda, Büyük Selçuklu Sultanlığı döneminde Selçuklu hanedanı ile devletin kurucu unsuru olan Türkmenler arasında yaşanan gerginliklerin unutulmadığı, çok sonraki yüzyıllarda bile Türkmenler arasında bunların anlatılmaya devam edildiği görülmektedir. Selçuklular ve Türkmenler arasındaki gerginlikler için bkz. Erkoç 2015: 138. 40  Türk Mitolojisi’ndeki bazı kahramanların ortak özelliklerinden birisi de doğaüstü bir şekilde doğmuş ol- malarıdır. Cuveynî’deki Bögü Han’ın ve dört kardeşinin doğumlarının dışında, diğer Türk mitlerinde de benzer anlatılara rastlanılmaktadır. Örneğin, annesi Türklerin Ashide boyundan bir kam (şaman) olan ve Çin’deki Tang 唐 Hanedanı’nın (618-907) ordusunda general olarak görev yapmaktayken bu hanedanı devirmek için 755’te ayaklanan, 757’de de öldürülen An Lushan’ın 安祿山 doğumu, doğaüstü bir şekilde anlatılmıştır. An Lushan’ın Xin Tangshu ’daki biyografisine göre An Lushan’ın annesi doğum yaparken, bir ışık çadırın duman deliğinden girerek içerisini aydınlatmış ve bütün yabanî hayvanlar ulumuştur ( Xin Tangshu 225A.6411). An Lushan’ın Jiu Tangshu ’daki 舊唐書 biyografisinde ise bu anlatıya yer verilmemiştir ( Jiu Tangshu 200A.5367). İleride değineceğimiz üzere, Oğuz Kağan Efsanesi ’nin Uygurca İslam-öncesi versiyonunda Oğuz Kağan’ın doğumundan sonra çok hızlı bir şekilde büyüdüğü anlatılmıştır. Buna göre annesinin göğsünden bir kere süt emen Oğuz Kağan, bir daha emmemiş ve çiğ et, çorba, şarap istemiştir. Hemen ardından dile gelen Oğuz Kağan, kırk gün sonra büyümüş, yürümeye ve oynamaya başlamıştır (Bang-Rahmeti 1936: 10-11). Bu efsanenin Reşidüddin Fazlullah (Reşîdu’d-dîn Fażlu’l-lâh) tarafından 14. yüzyılın başlarında Camiü’t-Teva- rih ’te ( Câmi ʾ u’t-Tev â r î ḫ ) Farsça olarak kaydedilen İslamî versiyonunda, benzer bir şekilde Türk hükümdarı Kara Han’ın ( Ḳ ara Ḫ an) oğlunun doğumundan sonra üç gün boyunca annesinin göğsünden süt emmediği, annesinin her gece rüyasında bebeğini gördüğü ve bebeğin rüyada annesini Allah’a inanmaya davet ettiği, ancak bu şekilde süt emeceğini söylediği anlatılmıştır. Bebeğin annesi üç gecenin sonunda Allah’a inanmayı kabul etmiş ve bebeği böylece süt emmeye başlamıştır. Sonradan, bebek bir yaşındayken kendisine ad konulması için babası Kara Han ile akrabalarının toplandıkları anlatılmıştır. Bu toplantı sırasında bebek dile gelerek adını Oğuz ( O ġ uz ) koymalarını söylemiştir (Rashiduddin Fazlullah 1998-I: 28). Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terâkime’de aynı anlatıyı aktarmıştır (1996: 122-124, 235-236). Türk Mitolojisi’ndeki bu motif, Ögel tarafından da incelenmiştir; Ögel, ayrıca Kırgızlara ait Manas Destanı ’nda bu motife ilişkin bulunan örneklerden söz etmiştir (1993-I: 144, 498-501, 505, 507-509, 537). Yine Kırgızlara ait Er Töştük Efsanesi ’n-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx