Geleneksel Tekstil Sanatları Örneğinde Geleneksel Bilgi ve Becerinin Aktarımı Üzerine Bir Değerlendirme

447 Geleneksel Tekstil Sanatları Örneğinde Geleneksel Bilgi ve Becerinin Aktarımı Üzerine Bir Değerlendirme Maddi Kültür dir. Bir üretim alanı olan atölyede dikiş yapan kadınlar vardır ve o kültürde büyüyen yeni nesil bu becerinin içinde büyüyerek bunu öğrenmektedir. Kekova da taleplerin yoğunluğuna bakılırsa bu becerinin yaşaması ve gelişmesi için doğal bir ortamın oluştuğundan bahsedilebilir. Bu örnekte üretici kadınlar alıcı kitlenin beğenilerine göre hayal güçlerini çalıştırarak yeni önermelerde bu- lunmaktadır. Senneth’in de belirttiği gibi becerinin gelişmesi hayal gücüyle mümkün olmaktadır (2013: 33). Geleneksel el sanatlarında becerinin korunması, sadece bu el sanatının yaşatılması an- lamına gelmemelidir. Burada becerinin yani edinilmiş bilginin önemi ortaya çıkmaktadır. Bu be- cerilerin korunmasında ve muhafaza edilmesinde, bilgi ya da bilgisizlik önemli bir sorun olarak karşımıza çıkar (Liebl ve Roy, 2004: 53). Bir eski geleneksel el sanatının yaşatılamamasında, o alana ait bilginin olmaması sorundur. Bilgi ve beceriye, ihtiyaç olmaması halinde el sanatları yok olmaya yüz tutar. Geleneksel yaşam biçimlerinin değişerek başkalaştığı günümüzde artık gerek- sinim duyulmayan pek çok el sanatı yok olmuştur. Ancak, bütün bu değişimleri yorumlayabilmek için sosyal ve ekonomik gelişmeleri birlikte düşünmek gerekmektedir. Ayrıca bir başka sorun, becerinin ve bilginin mirasçılarının nasıl korunması gerektiği sorunudur. Geleneksel el sanatları bilgi ve bilginin aktarımı için özel bir kategori olarak düşünülmelidir (Şahin, 2016b; 10). Endüstriyel kent insanının çalışma düzenine göre planlanan yaşantısıyla ortaya çıkan yeni durum, özellikle yerel yönetimler için özel bir kategori olan el sanatları kültürel bellek tar- tışmaları ışığında değerlendirilmekte ve geleneksel ile bağ kurmada el sanatlarının varlığından yararlanılmaktadır. Becerinin eğitilmiş bir pratik olma hali bu kez, çeşitli kurum ve kuruluşların çatısı altında açılan eğitim programları ve kurslar aracılığıyla benimsenmiş bir eğitim modeli olarak yürütülmek- tedir. El sanatlarının yaşatılması, gelecek nesillere öğretilmesi gibi amaçlarla projeler hazırlan- makta, emekli ve işsizlerin bu çalışmalarda yer almasına olanak sağlanmaktadır. Bu tarz proje- lerde üretilen ürünler, çoğunlukla gelenekteki yeri ile üretilmemektedir. Artık daha farklı bir ihtiyaç alanı olan hediyelik eşya sektörüne hitap eden bu üretim şeklinde bu kez kültürün başkalaşması gibi konuların gündeme geldiği tartışılmaktadır. Ancak bu konuyu daha farklı bir şekilde duyumsamak gerekmektedir. Bilgi ve becerinin aktarılması gibi kavramlar, endüstriyel toplumların yaşadığı deneyimlerin ardından gelişen tek- noloji çağında daha da önem kazanmaktadır. Çevresel sorunlar ve sağlık sorunlarının ürkütücü gerçekliği karşısında dile getirilmeye başlanan çözüm önerileri arasında el sanatları yerini ko- rumaktadır. Son yıllarda gelişen sürdürülebilirlik kavramı bu bağlamda bu sorunların büyümesi neticesinde giderek önem kazanmaktadır. Bunu bir çeşit maddi kriz olarak yorumlayan Senneth, bu krizden çıkmak için üretilen şeyleri ve bunları kullanış şeklimizi değiştirmeye mecbur oldu- ğumuzu ve daha sürdürülebilir bir yaşam biçimi için çevrenin iyi zanaatkârları olmaya ihtiyaç duyacağımıza değinerek burada zanaatın artık bize yabancı olduğundan bahseder (2013: 25). İnsanın zanaata yabancı olması kendi yaratıcı edimlerine, becerilerine yabancılaşması anlamına gelmektedir. Bu gelişmede zaten zanaat artık değişmiştir ve antik dönemdeki halinden uzaklaş- mış hali ile karşımıza çıkmaktadır (Senneth, 2013; 73). Şimdi geleneksel olandan yola çıkılarak yapılan işlerde görülen beceriden eğitilmiş bir pratik olarak bahsetmek mümkün olabilmektedir. (Şahin, 2016; 8). Bu bağlamda önemi yadsınamayan eğitimin çeşitli aşamaları iyi tasarlanmalıdır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy