ESER ADI

77 Geleneksel Kültürde Kadına Yüklenen Değerlerin Haklbilimsel Açıdan Değerlendirmesi Genel Konular dınlar ise; “anasına bak kızını al” söylemiyle kültürel olarak yaşamlarının önemli bir bölümümde davranışlarından sorumlu tutulmakta, kızlarının kaderlerini belirleyici bir unsur olarak görülmekte- dirler. Bu düşünce halk kültüründe; “Oğlan anasıyım raf elmasıyım, kız anasısın kendir palasısın” vb söylemlerle karşılığını bulmaktadır. 8. İnsanın duygu ve düşünceleri, konuşma ve davranışlar yoluyla ortaya çıkar. “Dervişin fikri neyse zikri de odur.”, ”Kız kısmı az konuşur, ağır olur”, ” Kızın sesi az çıkar” vb söylemlerle kadın kültürel olarak susturulmuş ya da az konuşan kadın makbul sayılmıştır. Konuşma herhangi bir nedenle baskılandığında farklı yollar yöntemler aranıp bulan kadın duygu ve düşüncelerini simgelerle el sanatları ürünlerine yansıtarak sanatın gelişmesine öncülük etmiştir. 9. Kadınlar erkeklere göre daha ince ruhludurlar. Ayrıntılarla uğraşmayı severler. Yaptık- ları işlerde duygularıyla hareket edebilirler. Onların bu duygusallıkları erkek egemen düşüncede bir zaaf olarak değerlendirilir. Buna karşın kültürel olarak erkeklerin dünyasında duygusallığa yer yoktur. “Erkek adam ağlamaz.” Erkekler güçlü olma, güç sergileme etkinliklerine yönelmişler, kaba güç gerektiren işlerde öne çıkmışlardır. “Elinin hamuru ile erkek işine karışma.” diyerek kendilerini güçlü hissettikleri bu dünyaya kadının girmesine izin vermezler. Bu sınırları zorlayan kadınlar ise “erkekleşmekte” takım elbise giyen iş kadınları, erkek işleri yapan köy kadınları olum- lanırken dişiliğini sergileyen iş kadınları ve köy kadınları dışlanmaktadır. Bu davranışla; “erkek gibi kadın” deyimiyle yüceltilen kadın kabul görürken, duygusal erkekler kadın gibi davranmakla suçlanmakta “kadın gibi erkek” deyimiyle aşağılanmaktadırlar. 10. İslam dininde ölü talkını annenin adı ile verilmektedir. Bu uygulamanın nedeni; “çocu- ğun gerçek babasının kim olduğunu sadece anne bilir” şeklinde yapılmaktadır. Buradan hareketle toplumsal yapı incelendiğinde; “kadın erkeğin namusudur” mantığıyla kadınının koruması ve de- netlenmesinin altında, aslında kadını korumak değil, gerçek olan erkeğin kendi soyunu - genini koruma çabası yatmaktadır. 11. Tarihsel veriler ataerkil toplumların, belirleyici özelliklerini, yani erkeğin koca ve baba olarak egemen olduğu durumların başlangıçta toplumsal yapı içerisinde bulunmadığını aksine anaerkilliğin yani dişi etkisinin daha belirgin olduğunu söylemiştik. Bu açıdan bakıldığında özellik- le kültürün en önemli unsurlarından olan dilin hala anaerkil olduğu görülmektedir. Bunlara örnek olarak “anadil”, “anavatan”, “anayurt”, “anayasa”, “anafikir”, “anabilim” vb. verile bilinir. Buradan da görüldüğü gibi toplumsal yapı ataerkil olsa da zihnimiz halen anaerkildir. 12. Verilen tüm örnekler, kadının doğmadan yazılan yazgısıdır aslında. Doğduktan son- ra da sesi az çıksın, az konuşsun diye, göbek bağının kısa kesilmesi vb. pratiklerle devam eder bu yazgı. “Kız dermiş ki; beni kırk gün atmayın, kırk günden sonra ben kendimi sevdiririm” işte tüm insanlar için gerekli olan sevme ve sevilme isteğiyle kadın tüm yaşam boyunca bu yazgıyı değiştirmek için çabalar durur. Bu kültürel ortam aslında kadının değişmesine ve gelişmesine katkı sağlamıştır. Günümüzde kadın; toplumsal yapı içerisinde yer almayı başarmışsa kendi ça- basının bir ürünüdür. Oysaki erkeklerin böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Doğduğu andan itibaren erkek oldukları için zaten sevilmekte ve kabul görmektedirler. Bu halk kültüründe “erkeğin elinin kiri, kadının alnının kararı” söylemiyle karşılığını bulmaktadır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU2NTE2