Geleneksel Yemeğin Boyutları Ve Yemeğin Sesi

445 Geleneksel Yemeğin Boyutları ve Yemeğin Sesi Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Çalışmaları yeni yemek zevkleri ve yaşamı kolaylaştıran yeni teknik ve aletler, dolayısıyla da yeni sesler, renkler ve dokular yaşamımıza sürekli olarak girmektedir. Kültürel ve ekonomik değişmelere rağ- men, geleneksel yemek, onu yaşatan halkın, toplumsal, kültürel ve coğrafi çevrenin karakteristik özelliklerine bürünerek sürekli uyarlanma ktadır (örn. mıhlama, çay, kivi). Bu açıdan yemek kültü- rünün, bir kültür tarihi kaydı olduğu ama pek de dayanıklı olmayan organik bir bellek çeşidi olduğu söylenebilir. Dolayısıyla yemek , doğal bağlamını oluşturan ilişkiler ağı ve uyarlanma biçimleriyle kültü- rel bir sistem olarak düşünüldüğünden somut olmayan kültürel miras unsurudur. İşte bu noktada duyulara ihtiyaç vardır. Çünkü yemek sisteminin bireyler ve gruplar tarafından kavranışı, betim- lenişi, adlandırılışı, yargılanışı; dış dünyanın diğer unsurlarının kavranmasında olduğu gibi; aynı zamanda duyular aracılığıyla mümkün olmaktadır. Duyuların bu miras unsuruna katkıları şöyle vurgulanabilir: 11 1) Yemek kültürünü kavra- manın ve deneyim etmenin “gözlemlenebilir genel grup bilgisi” ayağına, “duyuma dayalı bireysel deneyim” boyutu katılmış olacaktır. 2) Besin maddelerini, yemek pişirmeyi, sofrayı ve lezzeti gelecek kuşaklara öğretme ve göstermede kültürel duyuştan nasıl yararlanıldığının bilincine varılacaktır. 3) Unsurun, doğal bağlamında ve çok çeşitli manzaralar içinde korunması sağla- nacaktır. Örneğin, bir yemeğin tüm aşamaları takip edilerek saptanabilecek ses-manzarası ve bir topluluğun yemekle ilgili akustemolojisi saptanabilirse, yeme sistemindeki aktörler, bağlam, bedensel teknikler, maddi kültür boyutu ve bilgi türleri gibi farklı unsurlar, hem de birbirleriyle etkileşimleri ile birlikte (yazılı ve görsel boyutun da ötesinde) derlenmiş olacaktır. 4) Duyulardan elde edilen geleneksel verilerin kaydıyla yeni gelenlerin ve değişmelerin de bilincine varma ve bir kıyaslama yapma olanağı doğacaktır. Bu nedenle bildiriyle, hem etnografik araştırmalarda, hem de yemek kültürünü koruma ve sergileme çalışmalarında birden fazla duyuyla algıladıklarımızın bilinçli ve sistematik bir kaydının yapılması önerilmektedir. Bu şekilde anlaşılmaya, korunmaya çalışılan kültürel unsurlar, duyuya dayalı deneyimlerle iyice pekiştirilecektir. Bunları yapabilmek için de yemek kültürünün miras nitelikleri arasına duyular da eklenmelidir. 12 Yani baklava sadece yedirilmemelidir; tezgâha serilen yufkanın narinliği, hafif uçuşunun yarattığı hava hareketi hissettirilmeli, şerbetin kıvamı denetilmelidir, şerbetin kuru baklavayla temasındaki fokurdaması dinletilmeli, kuru ve şerbetli baklavanın çıtırtı farkı ayırt ettirilmelidir, baklavanın rengi tanımlanmalıdır. Tıpkı Berlin’deki atıştırmalık köri soslu sosisliye adanmış olan Currywurst M üzesinde olduğu gibi, yemekler, tatma, onlar hakkında okuma, pişirme-hazırlama, izleme, farklı etkinliklere katılma gibi çoklu deneyimle sunulmalıdır. 11  Aynı anda birden fazla duyumuz, geçmiş deneyimlerimiz ve bilgi düzeyimiz aracılığıyla hareket edip çevremizi keşfettiğimize göre, araştırma ya da kültürel unsurları koruma programlarında sadece bir unsura odaklanmak bir çeşit körlük yaratacaktır. Bildiriye özel ses vurgusu yapılsa da sadece ses-manzarasına odaklanmanın araştırmalarda ve araştırmacıda yol açtığı sınırlamanın da bilincinde olunmalıdır. Bkz. Tim Ingold (2007). “Against Soundscape”, Autumn Leaves: Sound and the Environment in Artistic Practice içinde. Ed. A. Carlyle, Paris: Double Entendre, 10-13. 12  Miras yönlerini daha önceki bir çalışmamda sıralarken duyuya sadece “tarihsel süreçte belirginleşen damak zevkini” ve “yemek süreçlerinde estetik algılayış” kapsamında yer vermiştim (Kara, 2015: 215). Ama yemek ve duyu ilişkisinin ayrı bir başlık altında sunulması; korumada kullanılan terim, yöntem ve teknikler açısından daha doğru olacaktır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz