Geleneksel Anlatılarda Bir Şaman/Sufi Silahı: Tahta Kılıç

183 Geleneksel Anlatılarda Bir Şaman/Sufi Silahı: Tahta Kılıç Türk Halk Edebiyatı Alplara Özgü Epik Nitelikli “Kara Polat Öz Kılıç” Kimi eğretilemelere karşın kılıcın bir savaş gereci olarak imali ve kullanımının esas alın- ması gerekir. Akıncı ve savaşçı bir toplumsal zeminden gelmeleri itibariyle Türklerin demiri işle- yerek başta kılıç olmak üzere çeşitli savaş araç ve gereçleri ürettikleri bilinmektedir. Bu hususta çeşitli kaynaklarda bazı farklı görüşler olmasına rağmen, genellikle demir işlemenin Türk kültü- ründeki yeri hakkında bolca malzeme mevcuttur. Zeki Velidi Togan’a göre Türkistan’da demir kültürü MÖ 2000’lerde bilinmektedir. Demir madenlerinin bol bulunduğu sahalarda yaşayan bazı Kırgız, Karluk ve Başkurt gibi Türk kabilelerinin Orta Asya’da demir kültürünün gerçek taşıyıcıları olarak Çin ve Arap kaynaklarında zikredildiğini beyan eden Togan, Eski Göktürklerin Talka Demir Kapısı yakınlarındaki oturak hayat sahalarında sonradan en iyi silahlar yapılan demir ve çelik endüstrisi bölgesi denebilecek önemde Pulad şehrinin bulunduğunu, eski Göktürk sahasından Horasan’a demir levhalar, karaçori ve bilgatekini denilen güzel kılıçların ihraç olunduğunu belirt- mektedir. En iyi kılıçları Hazarların yaptığını, İran destanının Türkleri en eski zamandan beri bir çeliğe bürünmüş millet olarak tavsif ettiğini kaydeden Togan, bu bilgilerden hareketle tarihi devir- lerde Türk kavimlerinin yaptıkları demirciliği, onların tarihten önceki zamanlarda da geliştirdikleri bir sanatları olarak kabul etmek gerektiğini vurgular (Togan 1981: 30-31; ayrıca bk. Gökyay 1973: CCCLVII-CCCLVIII). Türk kültüründe üzerine “kılıcıma doğranayım” şeklinde ant içmek gibi bir uygulamanın yaygın olarak görüldüğü bir silah olarak kılıç, hükümdar timsalidir ve kutsal sayılmaktadır. “Kılıcın altından geçmek” uygulaması, “özür dilemek, suçunun bağışlanmasını dilemek” anlamına gelir. Dede Korkut alpları konum ve itibarlarını ya “kılıç” ya da “ekmek” ile kazanırlar. Burada kılıç, alpın “hüner”ini simgeler. Aynı biçimde verdiği sözü henüz yerine getirmemiş veya üzerinde bir sorum- luluk bulunan bir erkek, eşi ile arasına “kılıç” koyarak gerdeğe girmez, girse de murat alıp murat vermez. En eski metinlerden günümüze kadar kılıçların değeri ve önemi hakkında literatürde yeterince bilgi ve değerlendirme vardır. Biz akıncı-savaşçı Türklerin tarihe veda edişinin izleri- ni taşıyan Dede Korkut Kitabı’ndan hareketle bir takım değerlendirmeler yapmakla yetineceğiz. Dede Korkut Kitabı’nda alpların kılıçları “kara polat öz kılıç” ifadeleriyle anılmaktadır. Gökyay’a göre “kara” kuvvetin ifadesi, polat çelikten yapıldığının işareti, “öz” de kılıcın sağlamlığını, kılıcın ta kendisi olduğunu anlatan bir nitelemedir (Gökyay 1973: CCCLVIII-CCCLIX). Dede Korkut Kitabı’nın mukaddimesinde “çalup keser öz kılıcı muhannesler çalınca çalmasa yig, çalabilen yiğide ok ile kılıçtan bir çomak yig” şeklinde bir ifade geçer. İnsan ile nesne arasındaki kalite itibariyle bir uyumu hem işaret hem de telkin eden bu ifadeye göre kılıç, “kara polat” ve “öz” olmalıdır. Dede Korkut Kitabında kılıç genellikle “kara polat” ve “öz” kavram- larıyla nitelenir. Orhan Şaik Gökyay, “kara polat” sözlerini “kara çelik, iyi çelik, kırılmaz çelik” şeklinde anlamlandırır (Gökyay 1973: 237). Bir yerde “gök polat” ifadesi de kullanılır (Gökyay 1973: 78). Çelik kılıç Türklerin at ile birlikte bozkır medeniyetinin temelini oluşturan ve onların Anadolu içlerinde vatan tutmalarının temel aparatı olmuştur. Çelik kılıçlar 1700’lerden itibaren tüfek karşısında yenilgiye uğramıştır. Jared Diamond, son yıllarda oldukça ilgi gören Tüfek, Mik- rop ve Çelik adlı eserinde “1700’lerde tüfekler Amerikan yerlileri ile başka yerli halklar karşısında Avrupalıları üstün duruma getiren başlıca silah olarak kılıçların yerini aldı.” der (Diamond 2010: 82). Elbette tüfek gibi ateşli silahlarla birlikte çelikten üretilmiş başta kılıç olmak üzere geleneksel

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2