Genel Konular

322 Âdem TERZİ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Madene Giriş “Askere gidenin arkasından ağlanmazlardı da madene gidenin arkasından ağlarlardı.” 3 • Bugün Ramazan aylarının ilk akşamı televizyon kanallarının madencilerin yer altındaki iftar sofralarına konuk olmaları neredeyse âdettendir. Madenci adaylarının direk taşıtılıp vagon sürdürülerek sınandıkları görüntüler de yine kanalların sevdiği haberlerdendir. İşçi sayısının azal- tılması ve talebin artmasına bağlı olarak bugün madenciler işe zorlu sınavlara tabi tutularak alın- sa da geçmişte bölge halkı köylerini bırakıp ocaklara inmek istememiş, madende çalışacak çok sayıda işçi ihtiyacı mükellefiyet 4 (madenkeşlik) gibi uygulamalarla veya bölge dışından getirilen- lerle karşılanmaya çalışılmıştır. Eski bir madencinin yukarıda söyledikleri aslında dönemin ağır ve tehlikeli çalışma koşullarını özetlemektedir ki aynı dönemlerde emekli olan ya da ölen madencinin yeri başta çocuğu olmak üzere akrabalarıyla doldurulmuştur. “Orman bize yakın ya, bizim uşağımız balta ile senin gibi adam yapar ağaçtan.” 3 • Kazmacı, domuzdamcı, lağımcı, tabancı, yol marangozu, taramacı, tabancı, tumbacı, kancacı, barutçu, sinyalci, vinççi, tahlisiyeci, havalandırmacı gibi kollara ayrılan madencilikte adaylar arasından kollara en uygun kişiler seçilmeye çalışılmış; seçimde, çalışacakların fiziki durumları, dışarıdaki uğraşıları gibi ölçütler gözetilmiştir. Söz gelimi güç isteyen kollar için daha yapılıların yaşadığı bölgelerden, tahkimat işleri için orman köylerinden kişiler görevlendirilmiştir. Uzun dönem devam eden bu uygulama kazmacı köyleri, domuzdamcı köyleri gibi ayrımların doğmasına da sebep olmuştur. İçeride “Madenci belli olur. Yamuk ya da kambur yürür. Yer altında çalışanın yüzü soluk olur.” 3 • Belirlenen iş koluna göre madene girenler “yedek” tanımlamasıyla bir “usta”nın yanına verilmektedir. Bir nevi “çıraklık” uygulaması olan “yedek”liğe başlangıçta veya ustalığa geçişte herhangi bir ritüel uygulanmasa da “yedek”lik kişinin becerisine göre uzun sürebilmekte, usta olamadan emekli olanlara bile rastlanmaktadır. 3 •  Kültür Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü Bilgi ve Belge Merkezi Arşivi (CD2012.0031, CD2012.0032, CD2012.0035, CD2012.0041, CD2012.0044). [Folklor Araştırmacısı Hüseyin Demir ve Folk- lor Araştırmacısı Selma Yörük'ün Zonguldak maden havzasında yaptıkları (Kasım-Aralık 2011) derlemeler- den bu gibi alıntılar metin içinde bu işaretle verilecektir.] 4 1864 yılında Liva Kaymakamı ve Maden-i Hümayun Nazırı unvanıyla Ereğli’ye gelen Dilaver Paşa, 1867 yılında Dilaver Paşa Nizamnamesi’ni (Ereğli Maden-i Hümayun Teamülnamesi) yayımlar. Havzadaki ilk çalışma tüzüğü niteliğindeki nizamname ile bölgedeki köylerde meskûn 13-50 yaş arasındaki erkeklerin sırayla madenlerde çalışması zorunluluğu getirilir. Nizamnamede amale-i mükellefe olarak geçen bu grubun gün içindeki çalışma süresinden ise “gün doğumu ve gün batımı” biçiminde söz edilir. Bu dönem, birinci mükellefiyet dönemi olarak anılırken benzer bir mükellefiyet II. Dünya Savaşı yıllarında da getirilecektir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2