Göstermeci Tiyatro-Açık Biçim Ve Kent-Köy Tiyatrosu Geleneğimizi Oluşturan Türler Arasındaki Benzerlikler

269 Göstermeci Tiyatro-Açık Biçim ve Kent-Köy Tiyatrosu Geleneğimizi Oluşturan Türler Arasındaki Benzerlikler Müzik, Oyun ve Eğlence öğeleri de içinde yer almaya başlamıştır. Oyunlar yapı itibariyle gevşek dokuludur. Başka bir deyişle seyredenlerin de bildiği kanavalardan ibarettir. Bu yüzden de dans ve müzik, oyuncularla seyircilerin atışması, oyuna müdahale gibi unsurlarla rahatlıkla oynayanlarla seyredenler arasın- da organik bağ kurulur. Karagöz-Ortaoyunu seyirciye, bütünüyle içinde var olduğu toplumun bir portresini sunması itibariyle, Göstermeci Tiyatro’daki genel bir durumu sergileyen ve dairesel bir biçimde yan yana sıralanan parçalı yapıyı çağrıştırır bize. Yine her iki türde de var olan tiyatrosallık-oyunsuluk ya da oyun bozma, düş ve gerçeğin iç içe ya da yan yana verilmesi, zaman ve mekânda sıçramalar, dilin mantığının bozulması ve çoğu zaman uydurma bir dile dönüşmesi, uzak açı sağlayan güldürü, her tipin kendi dans ve müziğiyle perdeye veya oyun alanına girmesi gibi özellikler bu iki türü de Göstermeci Tiyatro-Açık Biçim estetiğine yaklaştırır. Meddahlık kendi estetiğiyle (Meddah’ın taklit hünerine dayanması, baston ve peşkirini pek çok farklı biçimde kullanması, hikaye bütünlüğünü merak öğesini güçlendirmek için çeşitli şarkı-türkü, fıkra, anekdot ve manilerle kesintiye uğratma- sı gibi) tek kişinin hikaye anlatma ve taklit becerisine dayalı bir anlatı geleneği olması nedeniyle Göstermeci Tiyatro’nun pek çok unsurunu da içinde taşır (Tekerek, 2001). Karagöz ve Ortaoyunu parçalı-episodik bir yapıya sahiptir. Hacivat-Karagöz, Pişekar-Ka- vuklu ile oyunun açılışından sonra Mukaddime, Muhavere, Fasıl ve Bitiş bölümlerinden oluşur. Ayrıca fasıl bölümünde muhavere bölümünde oluşturulan çeşitli motiflerle (Ev arama, Kız Arama, İş Arama vb.) bir durum tekrarı yapılır. Ve her tekrarda İstanbul’u oluşturan topluluklardan her biri kendi dansı ve şarkısıyla duruma katılır. Adeta bir resmi geçit içinde çeşitli tiplerle İstanbul’un toplumsal bir portresi sergilenir (Tekerek, 2010). Fasıllarda ortak tema ise çoğunlukla yoksulluk, işsizlik, cehalet ve ahlâki yozlaşmadır ( Sokollu, 1979). Yapı parçalı-episodik olduğu için istendiği biçimde uzatılıp kısaltılabilir fasıllar. Ancak buradaki episodik-parçalı yapı Göstermeci Tiyatro- Açık Biçim anlayışında olduğu gibi seyirciyi düşündürmeye değil, eğlendirmeye yöneliktir. Karagöz, karagöz oynatıcısının hüneriyle perdeye yansıtılan iki boyutlu figürlerin (tasvir) oynatılması olduğu için düş ve gerçek ikilemini de çağrıştırır izleyene. Karagöz perdesinde yal- nızca iki boyutlu tasvirler vardır. Bu perde (göstermelik) tasvirler aracılığıyla düşsel, aynı zaman- da da gerçek ama zengin bir dünya sunar seyirciye. Dolayısıyla göstermelik, ayrıntıları seyircinin tasavvur-imgelem-düş gücüyle tamamlayacağı bir oyun alanıdır adeta. Köşkler ve kibar yerler Hacivat tarafına, çadır, dağ, toprak yığını gibi yerler Karagöz tarafına konur. Zaman ve mekânda sıçramalar sonsuzdur. Perde kimi zaman bahçe, kimi zaman okyanus, kimi zaman dükkân, kimi zaman hamam olur… Eşeği kaybolan Karagöz’ün onu tekrar bulduğunda parçaları yanlış bir araya getirmesini hiç de yadırgamaz seyirci. Tıpkı okyanusa düşen varilin içine onlarca insanın sığması gibi. Tıpkı kavağın, yılanın konuşması gibi… Ayrıntıları seyirci tasavvur-imgelem gücünü kullanarak kafasında tamamlar. Karagöz’ün bir tür perdeden oyun alanına inmiş hali olan Ortaoyunu’nda da Göstermeci Tiyatro’nun pek çok özelliklerini bulmak mümkündür. Karagöz’de de var olan müzik, dans, eylem ve sözün bir arada yürütülmesi, durum tekrarlarından oluşan parçalı yapı, seyirci ile oyuncu ara- sında ilişki kurulması, sürekli gösterilenin bir oyun olduğunun Kavuklu tarafından hatırlatılması (oyun bozma), zaman zaman seyirciye yönelik apartlar kullanılması, yer ve zamanda sıçramalar, uyumsuz ses ve söz tekrarlarıyla dilin mantığının çözülmesi (özellikle arzbar ve tekerleme bö-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz