Helenistik Dönemde Anadolu

gerilerde aramak gereken tek ya da çift katlı stoalar , genç bireylerin bedensel ve zihinsel gelişimleri için kaçınılmaz olan kurumsal yapıların başında gelen gymnasionlar ve genellikle gymnasionlarla bağlantılı olan, yarışmaların yapıldığı stadionlar , toplumun ulaştığı aşamayı, onların kurumlarının oluştuğunu vurgulayan bir yapı türü ve dönemin en önemli yapı tipleri arasında olan meclis binaları ( bouleuteiron ), toplumsal mimarinin birer öğesini oluşturmaktadırlar. Tiyatrolar toplumsal mimarinin vazgeçilmez unsurları arasındadır. Genellikle 4. yüzyıl tiyatrolarının devamı diyebileceğimiz Hellenistik Dönem tiyatrolarında oyun daire planlı orkhestrada oynanır. Theatron yarım daireden büyüktür, bu nedenle at nalı planlı olarak tanımlanır. Aynı nedenden ötürü de yan girişler diagonaldir. Prohedrie orkhestra seviyesinde olup sahne binası tek katlıdır. DİNİ MİMARİ Tapınaklar: Hellenistik Dönem Mimarisi olarak isimlendirilen sürecin başına, 350 yıllarında yapılan Priene Athena Tapınağı ile bu tapınağın ve kentin Mimarı Pytheos’u yerleştirmek gerekir. Hiçbir zaman kent içinde yer almamış olan dipteral tapınakları, başkalaşımdan geçirerek kent içine alan mimarın ismi ise, Pytheos’un başlattığı ilk dönemden sonra, Magnesia Artemis tapınağı ile başlattığı ikinci döneme isminin verilmesi gereken Hermogenes’tir. Dönemin koşulları doğrultusunda (din-birey) ve daha ekonomik davranmak zorunluluğu altında Pseudodipteros tapınak planı standardize ederek yeni bir dönemi başlatmıştır. Hellenistik dönemde kentlerin koruyucu tanrılarına yapılan bir tapınak yerine, artık kentlerde birçok tanrıya birçok tapınağın yapılmaya başlanmasıyla kentlerdeki tapınak sayıları artmış doğal olarak da boyutları küçülmüştür. Sunaklar : Sunaklar tapınımın vazgeçilmez, olmazsa olmaz parçasıdırlar. Kurbansız bir tapınım düşünülemeyeceği için, tapınak olmazsa olur, sunak olmazsa olmaz kuralı geçerlidir. Bu nedenle, konum olarak bir tapınakla doğrudan bir bağlantı içinde olup olmaması önemli değildir. Hellenistik Dönem’de sunak denilince akla II. Eumenes’in, yıllarca süren savaşlardan sonra Galatlara karşı 165 yılında kazanılan zafer anısına yaptırdığı Pergamon Sunağı, ya da Zeus Sunağı olarak bilinen yapı gelir. Propylonlar: Topluma ve dine yönelik tüm bu yapılar, içlerindeki diğer yapılarla birlikte, fakat dışa kapalı tek yapı olarak düşünüldüklerinde, vurgulanacak anıtsal bir kapıya gereksinim duymuş olmaları doğaldır. Yine en erken dönemlerden beri kutsal alanlardan tanıdığımız giriş üniteleri artık neredeyse bağımsız bir yapı formu olarak tüm bu dışa kapalı yapılarda kullanılacaklardır. Ayrıca caddelerin önemli yerlerinde Roma Dönemi’nin ünlü zafer taklarının habercisi görünümünde anıtsal kapılar ortaya çıkmaktadır. Mezar yapıları: Mezarlar kente gelenlerce selamlanmaları amacıyla, yol kenarlarına yapılırlardı. Bu nedenle kente giriş ve çıkıştaki yollar boydan boya mezarlarla çevriliydi. Kentlerin içindeki mezarlar, bir tapınak gibi, kentin simgesini oluşturuyorlardı. Anıt mezarlar için hala kullanılan kavramın doğmasına neden olan Maussollos’un Halikarnasos’taki mezarı Maussoleum giderek yaygınlaşacak bir mezar tipinin öncüsüdür. Aynı şekilde çok erken dönemlerden biri bilinen tümülüs tipi mezarlardan biri olan Nemrut Dağı’ndaki Kral 1. Antiokhos’un tümülüsü, dönemin en ünlü bir diğer mezarıdır. Karayolu gibi denizyolu ile kente gelenlerin de selamlayacakları mezarların en güzel örneklerini Kaunos kaya mezarları oluşturmaktadır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz