İnanca Dayalı Sivil Toplum Kuruluş Sembolleri - Ankara Alevi - Bektaşİ Dernekleri Örneği

104 Prof. Dr. İsmet ÇETİN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Yoğun göçün, Türk kültürünün farklı yaşandığı, inançların farklı yorumlandığı ve yaşandığı bölgelerden olması münasebetiyle, bu farklılıklar mahallî ve inanç kimliği olarak kişi veya gruplara mal edilmiştir. Bu çerçevede konumuz olan Alevi-Bektaşî inanç çevresine mensup kitlenin ta- nınması ve kendilerini tanımasında da farklılıklara sebep olmuştur (Subaşı, 2010:159). Özellikle daha çok sözlü kültürle beslenen Alevi- Bektaşî grupları, kendi inanç ve ritüel esaslarını zaman içinde kendi zihniyet dünyalarına göre yorumlayıp yaşamaya, unutmaya, dolayısıyla bu unsurlar zayıflamaya, unutulmaya başlamış, hatta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır (Shank- land, 1997: 23-32). Bir yandan sürekli, süratli ve bilinmeze olan göçün getirdiği yalnızlık duygusunun bertaraf edilmesi, bir taraftan aynı inancın mensupları olarak dayanışma içinde olma isteği, mensubu ol- dukları inancı yeniden hatırlama, yaşatma ve yayma düşüncesi, büyük merkezlerde oluşturulan çeşitli sivil toplum örgütlenmeleriyle hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Alevi / Alevi-Bektaşi örgütlenmesi, başlangıçta Alevi-Bektaşî inancını yaşamaktan ziyade kültürel bir alan olarak “farklılık” üzerine kurulmuştur. Alevi örgütlenmesinin Birleşmiş Milletler İnsan hakları Bildirgesi’nde ifade edilen kural- lar, hak ve özgürlükler çerçevesinde kurulduğunu ifade ile özellikle din ve vicdan hürriyetinin esas alındığı TC 1982 Anayasasının 10, 12. 17, 24 ve 25. Maddeleriyle de Türkiye Cumhuriyeti Devletince güvenceye alındığını esası üzerine bina edildiği görülmektedir (Kaleli 2000). Ulusla- rarası kabul gören İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve ulusal ölçekte kabul gören Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvenceye alınan, özellikle inanç özgürlüğü ve toplumda ayrım yapı- lamayacağına dair hükümler çerçevesinde herkesin inanç özgürlüğü koruma altındadır. Dünya ve Türkiye’deki siyasî gelişmeler, 1950’li yıllardan itibaren sanayi ve kültür mer- kezlerine göçler, toplumsal yapıda yeni arayışları, yeni politikaların üretilmesini zaruri kılmıştır. Yönetim kademesinin toplumsal yapıyla ilgili görüş ve uygulamaları bir yana, sanayi merkezleri ve büyük şehirlere olan göçler beraberinde grupların hayat tarzlarında değişikliği de getirmiştir. Toplumda inançların yaşanabilmesine imkân sağlama arayışlarına girişilmiş, 1960 yılında Cemal Gürsel’in Alevi ibadetleri için camilerin açılmasına yönelik bir demeci ve dönemin ga- zetelerinden birinde çıkan yazı üzerine tartışmalar yapılmıştır. Alevi gruplar, başta savunma refleksiyle, daha sonra da bir kimlik tanınması ve siyasî hareket olarak örgütlenmeye başlamıştır. Mustafa Timisi ve arkadaşlarının bir bildiri ile gazetede çıkan söz konusu yazıya tepki göstermelerinden sonra 1963 yılında Ali Cemaleddin Ulusoy’un kurucu başkanlığında Hacı Bek- taş Turizm ve Tanıtma Derneği adıyla bir derneğin (Kaleli 2000:12-17), 1966 yılında da Birlik Partisi’nin kurulmasıyla ( Üzüm,2000:28) ilk Alevi örgütlenmesi de başlamış olur. Üzüm, Alevi örgütlenmelerinin; Dergâhlar (Hacı Bektaş Veli Dergâhı, Abdal Musa Dergâhı vb.), Cem evleri, Dernekler, Vakıflar ile Türkiye ve çeşitli ülkelerde bulunan federasyon (Avrupa Alevi Federasyonu gibi), Alevi Bektaşî Temsilciler Meclisi, Genç Erenler Dergisi Çevresi, Ehl-i Beyt Camii çevresi, Siyasî Partiler çatısı altında sürdürüldüğünü ifade etmektedir (Üzüm 2000: 29-65).

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx