İzmir’de Yaşayan Bir Âşık: Âşık Ali Rıza Ezgi Ve Soküm

392 Prof. Dr. Metin EKİCİ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Özetlemek gerekirse, Âşık Ali Rıza Ezgi; aslen Karslı olup, sanatını halk hikâyesi anlatı- mıyla meşhur Âşık Mehmet Hicrani âşık şiiri tarzında meşhur Âşık İlhami Demir’den öğrenmiş, 1974 yılında ekonomik nedenlerle İzmir’e göç etmiş, kendi sanatını icra ederek geçimini temin etmiş, Türkiye ve yurt dışında düzenlenen âşıklık geleneğiyle ilgili pek çok yarışma ve kutlamaya katılarak buralarda derece almış, iyi derece saz çalma ve irticalen şiir söyleme yeteneğine sahip ve yetiştirdiği çıraklarla da ustalığını ispatlamış bir geleneksel sanatçıdır. Ali Rıza Ezgi; başta Köroğlu kolları olmak üzere, Kerem ile Aslı, Latif şah, Salman Bey, Alihan Hükümdar ve Peri Han, Ali İzzet Bey gibi pek çok halk hikâyesi bilmekte ve anlatmaktadır. Ezgi, repertuarındaki hikâyelerin bir kısmını Âşık Mehmet Hicranî (Taşdereli Âşık Mehmet Oza- ni)’den bir kısmını ise çeşitli yerlerde dinleme fırsatı bulduğu diğer usta âşıklardan öğrenmiştir. Aşığın bildiği sekiz Köroğlu Kolu tarafımızdan derlenmiş ve özet metin olarak yayınlanmıştır. Diğer hikâyeler ise Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından yayınlanan “Halk Hikâyeleri” adlı kitapta yayınlanmıştır. Aşığımızın, İzmir’e göç ettikten sonra hikâye anlatımına devam ettiğini belirtmiştik. Âşık Ali Rıza Ezgi İzmir’de kendi yetiştiği çevreye benzer bir hikâye anlatım ortamını hiçbir zaman bulamamıştır. Bunda, aşığın hikâyelerini icra edebileceği düzenli bir mekânın olmayışı, dinle- yici çevresinin bu tür bir geleneğe yeterince aşina olmaması ve değişkenliği, hikâye icra etme zamanının sınırlılığı gibi unsurlar etkili olmuştur. Bütün bu olumsuz etkenler, aşığımızın hikâye anlatımında kent ortamına göre süre ve içerik bakımından bazı değiştirmelere gitmesine neden olmuştur. Köroğlu gibi oldukça uzun bir zaman içinde anlatılması gereken ve aşığımızın da uygun zaman olduğunda daha uzun süre anlatabildiğini ifade ettiği ve gösterdiği anlatmaları geleneğe yabancı, sürekli değişen ve daha az zaman sahip bir dinleyici grubu önünde daha kısa ve özetle- yerek anlattığını tespit ettik. Yine anlatım sırasında kent yaşamına yabancı olacağını düşündüğü unsurlar yerine, bu yeni ortadaki dinleyicinin kolayca anlayabileceği unsurlarla değiştirme yolunu tercih ettiğine şahit olduk. Örneğin kahramanın eğitimi kısmında eski usuldeki mahalle mektebi veya sarayda verilen eğitimle ilgili lala veya hoca tarafından verilen eğitim yerine, günümüz kent ortamında yer alan ilkokul veya üniversiteye benzer bir eğitim kurumu tanımlamasının kullanıldı- ğını tespit ettik. Yine Köroğlu kollarını anlatırken, Kahramanımızın annesinde hiç bahsedilmeme- sine rağmen, Ali Rıza Ezgi, Deli Yusuf’un kör edilip köyüne geri gönderildiği olayları naklederken, Köroğlu’nun annesinin de o zamanın zengin beylerinin konaklarına temizlik işlerine gittiğini ve bu nedenle kocası köye döndüğünde, evde olmadığını ve onu karşılamadığını ifade ederek, kendi hayatı ve çevresindeki kent yaşamında yer alan güncel bir meslek grubunu metnin içine yerleş- tirmiştir. Aşığımızın hikâye anlatım geleneğinde yaptığı kısaltma, birleştirme ve değiştirmelerin ay- rıca incelemeye değer bir konu olduğunu belirterek, onun şiir konusundaki yaratıcılığı ve kent ortamının etkileri üzerinde duralım. Hayat hikâyesi hakkında bilgi verirken belirttiğimiz üzere, Âşık Ali Rıza Ezgi âşık tarzı şiir geleneğini ve saz çalma becerisini Âşık İlhami Demir’in yanında 11-12 yaşlarından itibaren 12 yıllık çırak döneminde kazanmıştır. Başka bir ifadeyle, İzmir’e göç ettiği yıl olan 1974 yılına kadar çoğunlukla İlhami demir ustanın yanında ve zaman zaman da Mehmet Hicrani’nin yanında âşıklık geleneğinin özelliklerine vakıf olmuştur.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz