Kosova Türk Hikâyesinde Manevi Kültür Taşıyıcısı Olarak Anne Tipi

98 Yrd. Doç. Dr. Elsev BRİNA LOPAR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı bir tek oğluna bağışlamış olan bir anaya...” (Yusuf, 1982: 60) Metuş’un kimin tarafından ve nasıl öldürüldüğü ile ilgili açıklama yoktur ancak ipucu olarak şu cümlelerden öldürüldüğünü anlayabiliriz: “Sakın benden bir şey gizlemeyesın... Beni bugün evde aramasınlar?” “Yok, oğul daha aramadilar ama hep korkaym sana birşey olmasın.” (Yusuf, 1982: 57) ya da “...Çimbilir daha ne kadar kapışacakti içımdeçi bi içi çişi, evımıze apansız beş kostur tüfeklerle, celmeseydi. “Metuş nerede, sordular....” (Yusuf, 1982: 59) Çağdaş Kosova Türk Edebiyatı hikâye ve romanında, oğlunun ölüm acısını yaşayan bir anne tipine ilk defa Süreyya Yusuf ‘ta rastlarız. Yusuf’un aynı hikâye kitabında, “Ali Ağa” hikâyesinde kahramanın da ismini taşıdığı, Ali Ağa’ya babasından maldan başka bir şey kalmamıştır. Ne bir zanaatı, ne de kafasında bir bilgisi vardır. Kendini iyice içkiye vermiştir. Ne de olsa hazır mal yavaş yavaş tükenmeye başlamıştır. Bu arada ölen kardeşi ve karısından kalan çocuklarını o büyütmüş, daha doğrusu kendinden çok karısı Emine Hanım sarıp sarmalamış sevgiyle büyütmüştür. Çocuk okuyup adam olmak ister, fakat bu hali Ali Ağa’ya çok dokunur onu bütün gün kitap okuyan tembel, pısırık biri gibi görür. En sonunda yeğenine birçok defa evden gitmesini istediğini söyledikten sonra evden kovar. Hikâye- de Emine’nin çocuğa kendi çocuğu olmamasına rağmen annelik etmesi söz konusudur. Hikâyenin adını da taşıdığı başkahraman Ali Ağa’dır. Olay ise Ali Ağa ve onun yeğeni etrafında döner. Hikâyede Emine isimli kadın tipi hem bir eş, hem de bir yenge olarak annelik görevini üstlenen üçüncü dereceden kahraman olarak yer alır: “Allah aşkına daha yavaş konuş! Komşilar çim biler ne umacaklar. Ule da bizi suleylar... Kadıncağız daha sözünü bitirmeden, Ali Ağa daha sert ve çatlak bir sesle karsıladı:- Umsunlar canım; istediklerini sülesınlar! Bana ne... Sen utanırsen, işte Sitnica, cit bogul! Doydum gayri sana da, komşilarina da, o miscine da heppınıze doydum! Anladın mi!...” (Yusuf, 1982:14) Emine, kocası tarafından hep hor görülen aşağılanan bir kadın tipidir. Kadın eş olarak, ko- casının sürekli sarhoş oluşundan bıkması halinde kocasının sözünden çıkmayan iyi niyetle yak- laşmaya çalışan kadın tipine örnektir. Yusuf’un burada kadın kahramandan çok erkek kahramanı ön plana çıkardığını görebiliriz. Emine Hanım yenge olarak Aydın’ın büyütülmesinde etkisinin olduğu, annelik görevi yaptığını ve kocasından çok kendisinin çocuğa ilgi gösterdiğini görebiliriz: “Aydın yengesi Emine Hanımın sevgisiyle büyümüş onun sayesinde akıllı ve durgun bir çocuk olmuştur.” (Yusuf, 1982: 15) Yazar anlatıcı tarafından ele alınan hikâyede, yenge olan Emine, kocası istemediği tak-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx