Kosova Türk Hikâyesinde Manevi Kültür Taşıyıcısı Olarak Anne Tipi

100 Yrd. Doç. Dr. Elsev BRİNA LOPAR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Savaş dolayısıyla şehirde oğlu Partizanlara katıldı diye sorgulanmamak ve yakalanma- mak için Osman Ağa eşi Adile Hanımı gelini Nazlı’yı ve torunları Ali ve Murat’ı alarak köye gi- derler. Böyle bir ortamda, yolda eşi Adile Hanım, eşine sormak istediği bir takım soruları sorup sormamakta tedirgindir: “Arabada kimsecikler konuşmuyordu. Adile Hanım ay ışığından yüzü aydınlanan kocasına bakıyor, bir şeyler sormak istiyordu. Fakat…” Şimdi mi soracak sırasını buldun, aa?” diyeceğin- den korktuğu için sormuyordu.” (Mercan, 1969:7) Ortamın tehlikeli olması, Adile Hanımı suskunluğa, tedirginliğe sevk etmiş, oğlunu ne ka- dar merak etse de sabredip susmayı tercih etmiştir. Mercan’ın “Küçük Ali” hikâye kitabında yer alan Emel’in annesi kızının sorduğu soruları cevapsız bırakmayan onu hoş karşılayan bir annedir. Annenin kızının sorduğu sorularına açıkla- ma yapmakta kendisini sorumlu tuttuğu ve aynı zamanda ev hanımı olduğu görülür. Çağdaş Kosova Türk Edebiyatı hikâye ve romanında, anne tipinde olan kadınların genel- de ev kadınları oldukları görülür. Hasan Mercan’ın “Küçük Ali” isimli hikâye kitabında kadınların ev hanımı oldukları ve evdeki işlere baktıkları evin geçinimini sağlamak için genelde erkeklerin çalıştıkları söylenebilir. Vahit Ergin’in “Kaderin Cilvesi” isimli eseri, bin dokuz yüz yetmişli yıllarda Avrupa’nın çe- şitli ülkelerine para kazanabilmek için akın edenlerin bir yandan karşılaştıkları güçlükler, sıkın- tıları, özlemleri, öte yandan da maceraları eğlenceleri serüvenlere dolu bir yaşam tarzını konu alan bir romandır. Asıl olayın geçtiği yer, Blauhaus (mavi ev) isimli hoteldir. Olayın yaşandığı reel zaman bir gündür. Ben-anlatıcının ağzından dile getirilen romanda konumuz itibariyle kadın kahramanlar olarak anne, sevgilisi Şenay ve hotelin 612 numaralı odasında kalan Marlene Hom- feister, isimli bayan yer almaktadır. Anne çocuğunun gurbete gitmek istemesine karşı çıkan bir karakterdir. Oğlunun kendisiy- le sürekli iletişimde olmasını isteyen otoriter, bir anne tipidir: “Annemse hüzünlüydü ve gitmeme engel olmak istiyordu. Gitmiş olsam da eğer, sık sık telefon etmemi ve mektup yazmamı rica ediyordu.” (Ergin, 2001: 121) Romanın sonunda, ben anlatıcı vatanı olan Prizren’e geldiğinde annesini hasta bulduğu- nu dile getirir, ancak annenin hastalığı ile ilgili daha sonra hiçbir bilgi verilmez: “Prizren’e geldiğimde annemi biraz hasta buldum ve geleceğimden haberi yoktu. Biraz şaşırdı ve temelli olarak eve döndüğümü söyleyince kucağıma sarıldı ve nihayet oğluna kavuştu- ğunu Tanrıya şükretti ve ağlamaya başladı.” (Ergin, 2001: 121) Bu cümlelerden de anlaşılacağı üzere eserde Vahit Ergin’in dil hataları bariz bir şekilde göze batmaktadır. Bu da “Kaderin Cilvesi” isimli romanın sanat değerinin belirlenmesi açısından etkili olacağını düşündürmektedir. İskender Muzbeg’in “Yanan Sevgiler” eserinde oğluna söz dinletmek için çabalayan anne

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx