Kosova Türk Hikâyesinde Manevi Kültür Taşıyıcısı Olarak Anne Tipi

102 Yrd. Doç. Dr. Elsev BRİNA LOPAR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı “Taş Yerinde Ağırdır I” romanında, bir annenin oğluna kavuşması sırasında yaşadığı mut- luluk yanında aynı savaşta oğlunu kaybeden diğer bir annenin yaşadığı üzüntü dile getirilir. Ken- dileri sevinç içerisindeyken komşuları olan Dudu Hala da savaşta oğlunu kaybeden bir anneye örnek verilmiştir: “Gelini Dürdane de ağlamaya başlamıştı, ama feryat etmiyor, sessiz sessiz ağlayıp, yanaklarına dökülen gözyaşlarını silmeye çalışıyordu titreyen elleriyle. Dudu Hala, gelini Dürdane, oğlu Durmuş, üç yaşındaki torunu Şahzade boyunları bükük, gözleri yaşlı, yürekleri yaralı, acılar içerisindeydiler. Evlerinin direğini alıp götürüvermişti bu sa- vaş.” (Hanadan, 2002: 36) Oğlunu kaybeden Dudu Hala olarak adlandırılan köyün yaşlı hanımı, yönetimdekileri eleş- tirerek, onlara meydan okuyan cesur bir anne tipine örnektir: “Niye cevap vermedin bre Dudu Hala? Hatırını sormuştu adam, diye söylenecek oldu. Dudu Hala sesini yükselterek: - Allah belasını versin onun, diye çıkıştı. İtalyanlarla, Almanlar’la kucak kucağaydı. Oysa benim dağ gibi oğlum kim bilir nerelerde toprak oldu. Mezarını bile bilmiyorum. Bir de utanmadan konuşmaya yelteleniyor.” (Hanadan, 2002: 137). Reşit Hanadan’ın aynı eserinde, eve gelir getirmek derdinde olan anne, yaptıklarını sata- bilmek için oğlunu şehire göndermesi gereken, anne tipine örnektir: “Her hafta, Çarşamba günleri anasının yaptığı peyniri, topladığı tereyağını ve birkaç yu- murtayı satıp beş on dinar kazanabilmek ve bu arada kazandığı parayla da eve gazyağı, tuz, şeker gibi gerekli öteberiyi satın alabilmek amacıyla şehre indi Veysel.” (Hanadan, 2002: 77) Hanadan’ın “Taş Yerinde Ağırdır I” isimli eserinde tarlada çalışan oğlu Ferhat’a ve ar- kadaşına yemek götüren anası, köylerdeki annelerin tarlada çalışan çocuklarına farklı hizmette bulunduklarını göstermeye çalışan anne tipine örnektir: “Anasıyla, babası yanlarına aldıkları Hasan ve Hüseyin’le birlikte kendilerine doğru ilerle- mekteydiler. Anasının başında bir tepsi, elinde de bir güğüm, babasının elindeyse bir desti vardı. Serin ayranla su da getiriyorlardı. Yanlarına geldiklerinde babası: - Kolay gelsin! Yoruldunuz mu, diye sordu.” (Hanadan, 2002: 238) Köylerde annenin üzerinde pek çok yük olmasına karşılık kadın, ineklerin hizmetini yap- makla da yükümlüdür. Gene Farhat’ın anası böyle bir kadın tipine örnek gösterilebilir: “Anası misafirin odaya girdiğini görür görmez tekrar ahıra dönmüştü. İneğin yemini ver- mekle meşguldü. Aynı o heyecan içerisinde ahıra girdiğinde anası ineğin yemini vermiş, dışarı çıkmak üzereydi ki, kızının telaşı karşısında gülmeye başladı.” (Hanadan, 2002: 244) Aynı eserde, tek kızı olan Ayşe’nin gelin gitmesine annesi üzülmektedir. Ayşe’nin annesi kıza ‘misafir’ gözüyle bakan anne tipinde olduğunu ‘Kız dediğin el âlemin malı. Evde çok beklet-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx