Maddi Kültür Öğeleri Olarak Cami, Türbe ve Eski Eserlerin İkinci Abdülhamidin Batılılaşma Anlayışı Çerçevesinde İşlevi

164 Yrd. Doç. Dr. İsmail Erim GÜLAÇTI T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Osmanlı Devleti de Batı’nın yüzlerce yıllık kapı komşusu olmasıyla Batı zihninde Doğu’yu ‘en iyi simgeleyen’ yapılardan biri haline gelmiş ve Batı’nın öznesi olup yönlendirdiği bu görsel ‘sı- nıflandırma’ sürecinde kendini fotoğrafın ‘nesnesi’ olarak bulmuştur. Böylece 16., 17. ve 18. Yüz- yıllarda Batı’nın görsel kültüründe ve sanatında yer bulsa da fotoğrafın bulunuşunun duyurulduğu 1839’dan itibaren giderek yoğunlaşan Doğu’yu ‘belgeleme’ ve ‘sınıflandırma’ tutkusu Batı’nın 19. Yüzyıl somut veya somut olmayan Osmanlı kültürünü Oryantalist bir gözle “eve götürülecek hediyelik eşyalar” (Woodward, 2003, s. 364) olarak görmesine yol açmıştır. İnsan deneyiminin yerini alabilen fotoğraf Doğu’yu gözlemlenebilir ve sınıflandırılabilir bi- limsel bir ‘nesne’ye indirgeme gayretinde olan Oryantalizm etkili bir somut ve somut olmayan bir kültürel sömürü aracına dönüşmüştür. Böylece ‘gerçeğin’ gözlemlenmesi bu ‘gerçeğin’ denet- lenmesini de beraberinde getirmiştir. 19. Yüzyıl’ın diğer önemli teknolojik buluşları gibi Doğu’ya Batı evreninin gözünden bakan fotoğraf, Oryantalist bir söylem ile Osmanlı Devleti’ni Doğu’nun ‘tipik’ örneği olarak görmüş ve Osmanlı toplumunu bu Oryantalist bir bağlamda izleyip ‘belgele- miştir’. Oryantalizmin ‘gerçeğin’ yansıması olarak kabul ettiği fotoğraf ile yaptığı bu ‘gözlemleme’ ve ‘belgeleme’ doğal olarak Osmanlı Devleti’nin 19. Yüzyıl boyunca Batılılaşma adına geçirdiği toplumsal ve yapısal dönüşümü görmezden gelme eğiliminde olmuştur. Sultan II. Abdülhamid’in Batılılaşma Anlayışı II. Abdülhamid’in Batılılaşma anlayışı Osmanlı Devleti’nin 19. Yüzyıl’ın önceki dönemle- rindeki Batılılaşma olgusundan farklı bir yapıya sahiptir. Sencer (1984) ve Tunaya (2016)’ya göre saltanatının devamı için muhafazakâr çevrelere dayanan bir yönetim sergileyen II. Abdülhamid, Shaw ve Shaw (2010)’a göre tahta meşrutiyetçi bir yönetim tarzını benimsemiş olarak çıkmış ama iç ve dış siyasi, ekonomik, askeri bunalımlar nedeniyle mutlakiyetçi ve baskıcı politikalara yönelmiştir. Shaw ve Shaw (2010) II. Abdülhamid için “Tanzimatçıların sonuncusu olmuştur.” (Shaw ve Shaw, 2010, s. 262) diyerek, II. Abdülhamid’in neredeyse dağılmak üzere olan devleti Tanzimat’ın başardığı merkeziyetçiliği kendi yaygın istihbarat yapısıyla birleştirerek (Shaw, 1989) bir süre daha ayakta tuttuğunu ileri sürmektedir. Lewis (2016)’e göre de Tanzimat Dönemi’nden kendine miras kalan tamamlanmamış birçok Batılılaşma çabasını ancak bu şekilde sonuca ulaş- tırmıştır. Karal (2007)’a göre ise Batı’yı ve Batı değer ve uygulamalarının aynen alınmasını savu- nanların İslamiyet’in ilerlemeye engel bir din olduğu savını reddeden II. Abdülhamid, Osmanlı Devleti’nin bir dağılma döneminde bulunduğunu kabul etmekte ve bu çöküşü durdurmak için Batı’dan yararlanılarak teknik, askeri, eğitimsel ve altyapısal yenilikler ve düzenlemeler yapılması gerektiğine inanmaktadır. Osmanoğlu (2016) II. Abdülhamid’in bu görüşünü onun sözleriyle ve daha açık ifadelerle “Milli ananelerimizin bozulmasına da taraftar olmadım. Avrupalıların medeni- yetini daima takdir ettim… Başkalarını gelişigüzel taklit etmekten hoşlanmam. Marifet, bu mede- niyeti kendi bünyemize uydurabilmektir ortaya koymaktadır.” (Osmanoğlu, 2016, s. 122) diyerek açıklamaktadır. Dolayısıyla II. Abdülhamid’in Batı’yı ve onun temsil ettiği uygarlığı bütüncül ve tek parçalı parçalanamaz bir yapı olarak görmediği ortadadır. Berkes (2016), Karal (2007) ve Mardin (2002)’e göre II. Abdülhamid, Batı uygarlığını tek- nik-bilimsel ve fikirsel-düşünsel olarak iki kategoriye ayırmaktadır ve Osmanlı Devleti’nin Batı

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy