Mevlidü’n-Nebi Adlı Eser Halk Kitabı Olarak Değerlendirilebilir mi?

51 “Mevlidü’n-Nebi” Adlı Eser Halk Kitabı Olarak Değerlendirilebilir mi? Türk Halk Edebiyatı 3. “Mevlidü’n-Nebî”nin Halk Kitabı Bağlamında Tahlili Halk kitabı kavramının çerçevesi belirlenip özellikleri de ifade edildiğine göre “Mevli- dü’n-Nebî”nin niçin bir halk kitabı olduğu meselesi artık tartışılabilir. Muhteva açısından ilk özel- lik hatırlanacağı üzere “anonim” olması idi. Müellif olarak Süleyman Çelebi’nin yazdığı “Vesile- tü’n-Necat” muhakkak ki edebî geleneğin ürünüdür. Yani yazarı ve telif tarihi belli olan bir eserdir. Ancak bu eser edebî ürün olsa bile yaygın kanaatten hareketle onun evvela halkın okuyacağı veya dinleyeceği dikkate alınarak yazıldığı ileri sürülebilir. Yani halka yönelik sade bir dille ya- zılmıştır. İşte bu eser “anonim” olmasa bile sırf bundan dolayı halk kitabı olarak düşünülebilir. Çünkü halk kitapları nın bir amacı budur. Ayrıca eser zamanla beraberinde buna benzer eserleri getirmiş, mevlid ler birbirinden et- kilenmiş ve bu etkilenme neticesinde yeni mevlid ler yazılmıştır. Hatta S. Çelebi’nin yazdığı “Vesi- letü’n-Necat” adlı kitabın da başka birçok eserden yararlanarak yazıldığı dile getirilmiştir (Yavuz 2007: 71; Köksal 2011: 41-43). Yine A. Ateş “Vesiletü’n-Necat”ın tamamen “fâilâtün fâilâtün fâi- lün” vezniyle yazıldığı hâlde araya “mefâilün mefâilün fâilün” vezniyle yazılmış beyitlerin eklendi- ğini ve bu vezinle yazılmış beyitlerin başka bir “Mevlid” veya eserden eklendiğini dile getirmekte- dir (Ateş 1954: 26). Bununla birlikte eseri esasında halk kitabı haline getiren başka özellikler de mevcuttur. Örneğin “anonimleşme karakteri” göstermesi bunlardan biridir. Nitekim Şule Bayraktar (2013: 263) “Mevlid”in asırlardır çeşitli meclislerde okunarak şefaat vesilesi kılındığını, en çok bilinen ve okunan bahirlerinin velâdet, miraç, vefat-ı nebi olduğunu ama aynı zamanda Hz. Peygamber’in mucizelerine ve faziletlerine işaret eden manzum hikâye lerle zenginleştirildiğini söylemektedir. M. F. Köksal da bu hususa “müellifler”, “müstensihler”, “kütüphaneciler”, “araştırmacılar” başlıkla- rı altında değinmekte ve bazı müelliflerin başta S. Çelebi olmak üzere başka mevlid yazarlarının eserlerinden muhtelif aktarmaları nasıl yaptığını, müstensihlerin daha ilk dönemlerden itibaren “Vesiletü’n-Necat”a nasıl eklemeler yaptığını dile getirmektedir (Köksal 2011: 47-49). Öyle anlaşılıyor ki özel gün ve toplantılarda (mevlid kandili, sünnet, düğün, ölüm vb.) ilgili bahirler ezgiyle icra edilirken kahvehane, ev, köy odaları gibi okuma meclislerinde mevlidin diğer kısımları okunmuştur. Yani sosyal ihtiyaçlara göre “Mevlid” kitabı diğer ürünlerle zenginleştirilmiş ve böylece çok yönlü bir esere dönüşmüştür, denebilir. Meselenin daha somut anlaşılması için şu iki alıntıya göz atmamız yeterlidir: “ Mevlidler umumiyetle tevhid, münacaat ve na’t ile başlamakta, kâinatın zuhur kaynağı olan nur-ı Muhammedi’den bahsedilerek Hz. Peygamber’in doğumuna geçilmekte, onun mi’racı ve diğer mucizelerinin anlatılmasının ardından vefatı konusuna yer ve- rilmekte, en sonunda Resul-i Ekrem ve ashabı başta olmak üzere eseri yazan, okuyan ve dinle- yenler için bir dua ile sona ermektedir ” (Aksoy 2004: 483). Burada “Mevlid”in ilk yani orijinal hâline yakın şekli dile getirilmiştir ki bu hâliyle de “Mev- lid”, halk kitabı özelliği taşımaktadır. Zira bütün bu örnekler “Vesiletü’n-Necat”ın artık “anonimleş- me karakteri” gösterdiğine işaret etmektedir. Ancak şu paragrafta artık bu eserin nasıl değiştiği ve “anonim” hâle geldiği daha açıkça izah edilmektedir. Üstelik aşağıdaki cümlelerde “Vesile- tü’n-Necat”ın bizzat kendisine de farklı metinler eklendiği dile getirilmektedir: “ Vesîletü’n-necât’ın ve diğer bazı mevlidlerin sonundaki Hikâye-i Deve, Hikâye-i Geyik, Hikâye-i Güvercin gibi Hz.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2