Nasreddin Hoca Fıkralarında Ölüm ve Öte Dünya Algısı

380 Ebru ŞENOCAK T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Hazır bulunanlardan biri hemen itiraz eder: “Aman Hocam, hiç öyle olur mu Allah aşkına?” Gevezeleri susturduğundan emin olan Hoca, bir hamle daha yaparak ce- vabını pekiştirir: “İnanmıyorsanız ölçüverin!” (Sakaoğlu 2005: 68). “Bireysel varlığın tek gerçekliği, tüm dünyasal varlığın toplu olumsuz merkezi olan, dünya- nın merkezine devinimsel ve doğrudan olarak kutuplanmıştır. Kısacası, yaşamda içinden atılmış ve ölümde de içine düştüğümüz merkez. Çünkü bireysel varlığımızın olumlu oluşuyla, içinden atılmamız gereken olumsuz bir kutbumuzun olması gerekir. Ve bizim olumlu bireysel varlığımız parçalandığında ve öldüğümüzde, bizim hakiki bireysel çekim merkezimiz, dünyanın çekim mer- kezine yenik düşer.” (Lawrence 2004: 262). Nasreddin Hoca’nın, “ ş u anda benim bulunduğum yerdir.” şeklinde ironik bir dille işaret ettiği dünyanın merkezi, ölüme yenik düşen insanoğlunun yeraltındaki öte mekânıdır. Yaşam ve ölüm adlı bu iki zıt kutbun düellosu/kesişme noktası, mer- kezin kutsal bir şekilde oluşumunu gerçekleştirir. Her varlığın yer ile göğün birleştiği dairesel bir alanda bulunduğu nokta, kendisi için bir yaşam merkezi oluşturur. Bu merkez, daireselliğe bağlı olarak dünyanın neresinden ölçülürse ölçülsün birbirine eşittir. Her ölüm, yeni bir doğumun baş- langıç noktası olarak devr nazariyesini gerçekleştirecek ve mükemmel dengenin/ilahî adaletin merkezine işaret edecektir. İnsanoğlunun bir diğer kaygısı, kıyametin ne zaman kopacağına dairdir. Konu ile ilgili fıkra şöyledir: Sormuşlar Hoca’ya: “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye. Bu kez Hoca sormuş: “Hangi kıyamet?” Aman Hoca, demişler, kaç kıyamet var ki?” “İki kıyamet vardır,” diye cevap vermiş, “Karım ölürse küçük, ben ölürsem büyük kıyamet kopar.” demiş. (Tokmakçıoğlu 2004: 189) Fıkrada, insanoğlunun dünyanın sonu üzerine yaptığı kurgulamaların boş olduğu, netice- de her insanın ölümünün bir nevî kıyameti ifade ettiği ironik olarak dile getirilir. Horace Walpole; “Yaşam düşünenler için bir komedi, hissedenler içinse bir trajedidir.” der. (Goleman 1995: 28). Nasreddin Hoca, eşinin ölümünün küçük kıyamet, kendi ölümünün ise büyük kıyamet olduğunu söyleyerek bizlere, komedi ağırlıklı bir trajedi yaşatır. Sertdemir zahiri anlamda iki çeşit kıya- meti şöyle yorumlar: “1. Kıyamet-i suğra ( İ nsanın kendi ölümü. Buna küçük kıyamet denir.) 2. Kıyamet-i Kübra (Tüm insanların öldükten sonra tekrar dirilecekleri gün, zaman. Buna da büyük kıyamet denir.) Fıkrada Nasreddin Hoca’nın öğüdü; kişinin kendi kıyameti kopmadan hazırlığını yapması yönündedir.) (Sertdemir 2017: 298). Nasreddin Hoca, eşinin ve kendisinin ölümünden hareketle küçük ve büyük kıyameti mizahın ardında hatırlatarak okuyucuyu bilinçlendirmek ister.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2