Nasreddin Hoca Fıkralarında Ölüm ve Öte Dünya Algısı

386 Ebru ŞENOCAK T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı “Adam sende! Üç bin altın peşin! Üç yıl sonrası Allah kerim! O zamana ka- dar ya eşek ölür, ya Timur ölür, ya da ben ölürüm!” (Fuat 2004: 212). “Duygusal zekâ açısından umutlu olmak; kişinin zorlu engeller veya yenilgiler karşısında bunaltıcı kaygıya, teslimiyetçi bir tutuma ya da depresyona yenik düşmemesi anlamına gelir.” (Goleman 1995: 115). Duygusal zekâ sahibi Nasreddin Hoca, uzun yıllara bel bağlayarak ve ölümün olumlu taraflarını düşünerek borç kaygısından kendisini kurtarmaya çalışır. Benzeri bir fıkra şöyledir: Zengin komşusuna epeyce borcu olan Nasreddin Hoca, hanımını çağırıp şöyle der: “Şimdi komşuya git, Hoca öldü, de. Ölürken de komşum benim borç senedi- mi yırtsın. Yoksa öteki dünyada onun yakasına yapışırım.” şeklinde vasiyet ettiğimi söyle.” der. Hanımı söylenileni yapar, komşusu gelip Hoca’nın ölüp ölmediğini anlamak için yere boylu boyunca uzanan Hoca’yı sarsar. Alacaklı, etrafındakilerin kızması üzerine borç senedini yırtmaya mecbur kalır. Hoca, o anda sıçrayıp ayağa kalkar ve: “Ey Allah’ım sana binlerce şükürler olsun. Beni ecelden de, borçtan da kur- tardın.” diye oynamaya başlar . (Özkan 1999: 89-90) Fıkrada bela evine düşen her insanın maddi ve manevi sıkıntılarla geçirdiği ömründe en büyük kurtuluşun ölüm olduğu vurgulanır. Ölen kişinin borçlarının görmezden gelinmesi, madde- nin gereksizliğini hatırlatmak, ölümün katılığının insanın kalbinde uyandırdığı merhamet hissini ve ölüm karşısındaki âcizliğini vurgulamak içindir. Nasreddin Hoca, ölümün Allah’ın bir nimeti ol- duğunu “Ey Allah’ım sana binlerce şükürler olsun. Beni ecelden de, borçtan da kurtardın.” sözle- riyle anlatmaya çalışır. İnsanoğlu, ölümün ne zaman geleceğini bilmeden senaryosu aynı, oyun- cuları farklı yaşam tiyatrosunda yol alırken, ölüm korkusunu ancak onu kabullenerek yenebilir. Ölümü kabulleniş, bilinmezliğin sınırlarını hissettiğimizde gerçekleşir. “Freud, gerilimleri en düşük düzeyde tutmaya bizi iten süreklilik ilkesinin bizi, ölümü arzulamaya ittiğini de düşünüyor: Arzula- rını öldürmek, onları doyurma zahmetinden kurtulmaktır.” (Charrier 2000: 40). Nasreddin Hoca, ölüm karşısındaki trajik tutumunu bir anda ölümü kabullenişe dönüştürerek maddenin esaretin- den kurtulabilmeyi, bedenin isteklerinden ziyade ruhun ihtiyacını karşılamayı hedefler. “Ölüm, masumiyetin güvenliğidir.” (Tura 2002: 59). Bedensel anlamda tükenerek maddeden kopan ruh, ölüm ile sonsuz huzura doğru yolculuğa çıkar. Nasreddin Hoca’nın madde esaretinden kurtuluşun önemine dair farklı bir fıkrası şöyledir: Nasreddin Hoca’nın bir koyunu varmış. Medresede kalan yaşlı öğrenciler Hoca’ya: “İşitmedin mi? Yarın kıyamet kopacak! Haydi koyunu alıp kıra gidelim. Ke- sip yiyelim, ziyafet çekip eğlenelim” derler. Hoca da: “Ya öyle mi? Çok iyi düşündünüz” der. Koyun kesilip, yüzüldükten sonra ka-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2