Nasreddin Hoca Fıkralarında Ölüm ve Öte Dünya Algısı

387 Nasreddin Hoca Fıkralarında Ölüm ve Öte Dünya Algısı Türk Halk Edebiyatı zana konulup pişirilir. O esnada talebeler, kıyafetlerini çıkarıp oyuna başlar. Hoca, kıyafetleri toplayıp, ateşe atar. Talebeler kıyafetlerini aramaya başlayınca Hoca: “Ben yemeği onları yakarak pişirdim” der. Talebeler: “Mahvettin, sen ne yaptın böyle? Kıyafet yakılarak yemek pişirildiği nerede görülmüş?” Hoca der ki: Bunun için neye üzülüyorsunuz? Yarın kıyamet kopacağına göre kıyafet ne işe yarar?” (Özkan 1999: 142) Dünyada yemek içmek, giyinmek vb. gibi bedensel arzularımızı doyurarak vakitlerimizi geçiriyoruz. Kıyamet koptuğunda ise sadece ruhsal yanımızla baş başa kalacağız. Nasreddin Hoca, kendisine yapılan şakayı, aynı türden ceza vererek karşısındakine ödetirken bir taraftan da mizahın ardında “Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya yarın ölecekmiş gibi öte dünyaya çalışınız!” âyeti kerîme’sini hatırlatmak ister. Ölüm, söylenemeyenleri haykırabilme, ruhun özgürlüğüne kavuşabilme şansıdır. Timur’un Nasreddin Hoca ile şu konuşması, konuya örnek verilebilir: “Timurlenk, bir gün Hoca’ya: “Beni nasıl bilirsin?” diye sorar. Hoca: “O sual şimdi sorulmaz” der. Timur: “Ne vakit sorulur?” deyince Hoca: “Cemaat tabutun başında el bağladığı zaman.” (Duman 2008: 315) Düşüncelerini haykırabilme insan için en büyük özgürlüktür. Nitekim atalarımızın da belirt- tiği gibi “Acılar paylaşarak azalır, sevinçler paylaşarak artar.” Fıkrada, halkının konuşma özgür- lüğünü elinden alan Timur’un “Beni nasıl bilirsiniz?” sorusuna Nasreddin Hoca, “Cemaat tabutun başında el bağladığı zaman.” şeklindeki ironik cevabıyla Timur’u uyanışa davet eder. Fıkrada, herkesin bu dünyada ektiğine göre öteki dünyada onu biçeceğini hatırlatan Nasreddin Hoca, ölümün esaret altındaki kişilerin kurtuluşu için ilâhi adalet olduğunu vurgular. Ölümün varlığı, çekilmez sanılan dertleri çekilebilir, katlanılmaz sanılan insanları katlanılabilir kılar. Hayata bakış açımızı değiştirip bizleri olgunlaştırır. Nasreddin Hoca, fıkrada, “Herşeyin sonu nasıl olsa ölüm/ toprak olacak.”, “Bir gün mutlaka öleceğiz” vb. gibi düşüncelerle sayılı günleri doldurmaya çalışan insanoğlunun, zıtlıklarla dolu hayatı anlamaya/anlamlandırmaya geç kalmaması için çaba harcar. Hayat, ölümün sessiz bir şekilde gelip bizi bu dünyadan koparmasıyla son bulacak ve her birimiz, yeni bir başlangıca doğru adım atacağız. İnsanoğlunun bu acımasız gidişatı hakkında kaygıları, korkuları, sakıncaları, inanış ve geleneksel uygulamaları yaşamlarımıza anlam kazan- dıran değerlerimizdir. Nasreddin Hoca, fıkralarında değindiği ölüm, kıyamet, ölümden sonraki hayat, Münkir-Nekir, dünya, öte dünya ve ölüm korkusundan kurtuluş yolları konularıyla insa- noğlunun dünya-öte dünya algısına dair yapıcı ve eğitici mesajlar verir. Ayrıca “yüce birey” Nas- reddin Hoca, mizahın eğlendiriciliği ardında gelenek göreneklerimizi, mitoloji ve halk inanışlarını hafızalarda güncelleyerek unutulmaktan kurtarmayı ve kendiliğe ulaşarak ideal insanlar olmamızı hede fl er.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2