Nasreddin Hoca Fıkralarında Ölüm ve Öte Dünya Algısı

373 Nasreddin Hoca Fıkralarında Ölüm ve Öte Dünya Algısı Türk Halk Edebiyatı şansını sonsuza dek kaybederek dünya toprağından ani bir koparılıştır. Nasreddin Hoca, fıkrala- rında, insanoğlunun kendi arasında yaşadığı, ölümün dahi engel olamadığı kırgınlıkları fıkraların- da söz konusu ederek anlamlı mesajlar verir. İki günlük dünyada kavgalarını ve küslüklerini dahi öte dünyaya taşıyan insanları eleştirir. Konu ile ilgili fıkra şöyledir: “Hoca, Sivrihisar’da hatip iken subaşı ile kavga eder. İttifak ol zaman subaşı ölür. Hoca’ya eydürler: “Gel Efendi talkın eyle” derler. Hoca eydür: “Yok, gayri kimse bulın benim ile kavgalıdır, benim sözümü dinlemez.” de- miş. (Duman 2008: 202) Nasreddin Hoca ölüm ve öte dünya algısına dair fıkralarında, ölüm korkusunu mizahla yenmeye çalışan insanı tanımlarken ona eğitici mesajlar vermeyi ihmal etmez. Mizah, düşünen insanın üretimi olup bazen güldürürken düşündüren ve ders veren bazen de yaşam savaşında karşılaştığımız uyumsuzluklar, çelişkiler, olumsuzluklar karşısındaki saldırma ve savunma tep- kilerimizi ironik bir şekilde ifade eden evrensel bir iletişim dilidir. Nasreddin Hoca, fıkralarında canlandırdığı “ana-baba, çocuk ve yetişkin” (Dökmen 2003: 205) rolleriyle kendimizi görmemizi sağlayarak yetişkin olabilmenin önemini vurgular. Fıkrada, Nasreddin Hoca’nın kendisiyle kavgalı bir şekilde öte dünyaya göç eden subaşıdan “Yok, gayri kimse bulun benim ile kavgalıdır, benim sözümü dinlemez!” diyerek onun talkınını vermek istememesi, hayatlarımızın gerçeği görmekten uzak çocukça anlarını hatırlatır. “Gönül yıkmak Kâbe yıkmak” gibi olup fıkrada, bu boş dünyada kalıcı olanın sevgi, dostluk ve yardımlaşma olduğu vurgulanır. Nitekim ölüm, dargınlıkların sona ermesi gereken yeni bir başlangıç olup ne mevkide olursa olsun insanoğlunu eşitleyerek aynı seviyedeki bir mekânda buluşturacaktır. İslamiyet öncesi Türk inanışlarının yer aldığı Nasreddin Hoca fıkralarında baş aşağı göm- me, ters âdeti, siyah giyme, vb. gibi defn törenlerinden, yas tutma geleneklerine kadar yer yer mitik kökene göndermeler yapılmaktadır. Konu ile ilgili fıkra şöyledir: Hoca dostlarına: “Ben ölürsem” demiş , “Beni tepe üstü, diklemesine gömün!” Niye demişler: “K ıyamet kopunca dünyanın altı üstüne gelecek, o zaman da ben dosdoğru kalka rım!” (Tokmakçıoğlu 2004: 213) “Mitler hep bir yaradılışa ilişkindir; herhangi bir şeyin nasıl varlık bulduğunu anlatır. Miti tanımakla, şeylerin ‘kökeni’ tanınır.” (Ateş 2001: 13). Nasreddin Hoca, fıkralarında ölümü, mito- lojik-sembolik anlamda “baş aşağı insan” , yeniden hayata dönüşü ise “ayakları üzerinde insan” göndergesini kullanarak ifade eder. Burada da yine zıtlıklar üzerine kurulu bir anlam sembolizmi bulunmaktadır. “Mitolojide ölüm veya ölü baş aşağı insan grafiğiyle sembolize edilmiştir.” (Ateş 2001: 187). Baş aşağı gömülen insanın, kıyamet günü ayakları üzerine düşüşü, ironik bir ifadeyle ele alınırken mitolojinin, doğum ve yeniden yaratılışımıza dair yaşam merkezlerimizi etkileyen canlandırıcı gücünden faydalanılmıştır. Nasreddin Hoca, insan hayatının “ilk” ve “asıl” başlangıcı

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2