Nasreddin Hoca Fıkralarında Ölüm ve Öte Dünya Algısı

374 Ebru ŞENOCAK T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı olan doğum ve ölümle gerçekleşen yeniden doğumunun insan bilincindeki gerçekliklerini, hafıza- da canlı tutabilmek için mitolojiye yer verir. “Baş aşağı insan motifi” aynı zamanda, İslamiyet Ön- cesi Türk inanışlarında “tersine evren anlayışı” ile ilgilidir. Bu inanışa göre öteki dünyada ırmaklar kaynağına doğru akmaktaydı. Defn törenlerinde ölü, güneş batarken gömülmekteydi. Çünkü öte dünyada güneş, daha yeni doğmaktaydı. Mezara kırılarak bırakılan eşyalar öte dünyada kırılma- mış halde bulunacaktı. Arkeologların çalışmaları, örneklerdeki “ters” anlayışını belgelemekte ve bu anlamda konuyu aydınlatmaktadır. “Urallarda, Ananino denen topluluğun mezarlarında (M.Ö. 600-200 yıllarında) tüm toplumlar silahı sol yanında taşırken, silahların, örneğimizde hançerlerin, bedenin sağında bulunduğu görülmüştür. Daha yakın bir zamanda, aynı şekilde kırılmış eşyalar cesetlerle birlikte gömülmüş olarak bulunmuştur.” (Roux 1999: 183). Eski Türklerin ölüm ritüel- lerinde rastladığımız bu örnekler, Nasreddin Hoca’nın baş aşağı gömülme isteğiyle benzerdir. Burada Nasreddin Hoca’nın, ata kültündeki “tersine evren inancını” mizahın eğlendiriciliği ar- dında bizlere hatırlatmak istediği düşünülebilir. “Geleneksel anlatımlar ve uygulamalar, mitlerin, efsanelerin, eski inançların kodlarını yeni kuşaklara aktarma görevini üstlenirler. Sözlü anlatıların kahramanları, kendi çağlarındaki toplumların modelleri olma özelliğine sahiptirler.” (Önal-Erten 2013: 264). Nasreddin Hoca da fıkralarında mitik kökene göndermelerle kültürel kodların zihinler- de şifrelenerek nesilden nesile yaşatılması adına mücadele eder. Uzun bir kış gününde yaşlılar toplanıp cennet cehennem konusunda sohbet ederken hepsi, cehennemin korkunç oluşundan, cennetin güzelliğinden söz eder- ler. O sırada Nasreddin Hoca içeri girer ve ellerini ayaklarını ısıtmaya çalışırken: “Boşuna iddialaşıyorsunuz. Eğer kıyamet günü bu kış günü gibi soğuk bir gün olacaksa hangi aptal cehenneme değil de cennete girer.” der. (Özkan 1999: 145) Fıkrada cehennemin yakıcı/cezalandırıcı olan olumsuzluğunu mizahla silip, soğuk kış gününde ısıtan olumlu yönüne dikkat çeken Nasreddin Hoca, öte dünya algısında cehennem korkusunu hafifletmemize yardımcı olur. “Ölüme karşı duyulan akıldışı korkunun sebebi, yaşama konusunda başarısız olmaktır. Suçlu vicdanımızın, yaşamımızı boşa geçirdiğimiz, onu ve kapasitelerimizi üretken bir şekilde kullanma şansını kaçırdığımız için bizlere verdiği tepkidir.” (Fromm 2005: 182). Başta Nasreddin Hoca olmak üzere toplumdaki diğer kişiler de ölümün ne olduğuna, ölüm haberi alındığında neler yapıldığına, hangi duaların okunduğuna dair ruhsal bir hazırlığın içinde kendisini buluverir. Konu ile ilgili fıkra şöyledir: Bir gün Nasreddin Hoca’ya ölünce ya da ölüm haberi alınınca okunan ‘ İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ (Biz Allah içiniz ve sonunda O’na dönüp gideceğiz) âyetinin ne anlama geldiğini sorarlar. Rahmetli düşünür düşünür ve sonunda bildiği kadarıyla bu âyetin düğünlerde, derneklerde, şenliklerde pek okunmadığını söyler . (Tokmakçıoğlu 2004: 131-132). Nasreddin Hoca fıkrada, toplumun benliğini saran ölüm kaygısının psikolojik olarak insan ruhunu nasıl olumsuz yönde etkilediğini fark eder. Bu yüzden, âyetin doğrudan ölüm anında okunduğunu söylemek yerine düğün, dernek ve şenliklerde okunmadığını söyleyerek kaygının

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2