Postmodern Dönemde Geleneğin Kullanımı Noktasında Halkbiliminin Tavrı

112 Hakan ÇELİKTEN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak Latince modernus ’tan gelen modern kavramı, kabaca yeni veya yakın zamana ait anlam- larını bünyesinde bulundurmakta ve gelenek kavramına mesafeli yaklaşmaktadır. XVII.-XVIII. yüzyıllarda, Batı Avrupa kaynaklı olarak ortaya çıkan ve eskiyi dışlayıp yeniye adeta dört elle sarılmayı öngören veya bunu dayatan anlayış, kıta Avrupası’nın dışına çıkıp toplumların birço- ğunu etkisi altına almayı başardıktan sonra günlük yaşam içinde birçok köklü değişime sebep olmuştur. “ Bu proje, Aydınlanma düşünürlerinin ‘nesnel bilimi, evrensel ahlak ile hukuku ve kendi ayakları üzerinde duran sanatı, kendi iç mantıkları temelinde geliştirme’ konusunda gösterdikleri olağanüstü bir düşünsel çabadan ibarettir. Amaç, özgür ve yaratıcı biçimde çalışan çok sayı- da bireyin katkıda bulunduğu bir bilgi birikimini, insanlığın özgürleşmesi ve gündelik yaşamın zenginleşmesi yolunda kullanmaktı. Doğa üzerinde bilimsel hâkimiyet, kaynakların kıtlığından, yoksulluktan ve doğal afetin rasgele darbelerinden kurtuluşu vaat ediyordu. Rasyonel toplumsal örgütlenme biçimlerinin ve rasyonel düşünce tarzlarının gelişmesi, efsanenin, dinin, boş inancın akıldışılığından, iktidarın keyfi kullanımından ve kendi insan doğamızın karanlık yanından kurtu- luşu vaat ediyordu. ”(Harvey, 2014: 25) Bu kurtuluş vaadi Aydınlanmanın felsefesiyle modernizmin ilkelerinin net bir şekilde ortaya konmasını sağlamıştır. Buna göre “ aydınlanma düşüncesi, ilerleme fikrine kucak açıyor ve mo- dernitenin savunduğu o tarih ve gelenekten kopuşu aktif biçimde hedefliyordu. Bu düşünce, her şeyden çok insanları zincirinden kurtarmak amacıyla bilginin ve toplumsal örgütlenmenin mistik ve kutsal kabuğunu kırmayı hedefleyen laik bir hareketti. ” (Harvey, 2014: 26). Böylesi bir hare- ketle akıl merkez noktaya getirilmiş, bilimsel olarak kanıtlanamayan her türlü bilgi dışlanmıştır. Böylece eskinin geleneksel bilgisi artık irrasyonel damgasıyla kullanılamaz olarak işaretlenmiştir. Bütün bunlar modernizm gelenekten uzaklaşma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Eski olandan uzaklaşarak yeni ürünler ortaya koyma çabasında olan modernizm, bu hu- susta çeşitli yollar denemiştir. Bu noktada “ yaratıcı yıkma” modernitenin önemli kavramlarından biri oluştur. “19. yüzyıl boyunca kültürel ürünlerin metalaşması ve piyasada ticaret konusu haline gelmesi (buna paralel olarak, aristokratların, devletin ya da kurumların himayesinin gerilemesi), kültür üreticilerini piyasa türü bir rekabete itiyor, bu da estetik alanda ‘yaratıcı yıkıcılık’ süreçlerini kaçınılmaz olarak güçlendiriyor. ” (Harvey, 2014: 35). Bu kavramla yeniye yer açmada eskiyi yık- ma fikri güçlenmeye başlamıştır. Ancak bu tarz yıkımlar ve modernist görüşün savunduğu diğer unsurlarla birlikte her zaman istenilen sonucu vermemiştir. Evrensel, değiştirilemez ve rasyonel bilgilerle belli bir sistematiğe oturtulmuş toplumsal yaşamı oluşturma çabasındaki modernizm, bu gayesine tam anlamıyla ulaşamayıp reddettikleri ve oturtmaya çalıştıklarıyla toplumsal yaşamda birtakım sorunların ortaya çıkmasına sebep olunca eleştiriler de beraberinde gelmiş ve bu da insanları yeni bir arayışa iterken bu noktada “Postmodernizm” kavramı belirmeye başlamıştır. Modernist anlayışta asıl amacın evrensel, değiştirilemez ve rasyonel bilgilerle belli bir sis- tematiğe oturtulmuş toplumsal yaşamı oluşturma arzusu olduğunu belirtmiştik. Ancak yaşanan büyük savaşlar ve toplumsal sarsıntılarla bu amaca ulaşmaya yönelik şüpheler ortaya çıkmaya başlamış ve modernizmin reddettiği birçok unsura yeniden ihtiyaç duyulur hâle gelinmiştir. Hâl böyleyken 1960lara gelindiğinde kültürel hayatta yeni bir oluşum “Postmodernizm” kavramı al- tında kendisini hissettirmeye başlamış ve 1970li yıllardan sonra postmodernist anlayış mimari, müzik, görsel sanatlar ve sahne sanatları gibi birçok alanda kendisini hissettirir olmuştur.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx