Somut Olmayan Kültürel Mirasın Temsil Ve Tescili Hakkında Medyadaki Tartışmalar Üzerine Bir Değerlendirme

325 Somut Olmayan Kültürel Mirasın Temsil ve Tescili Hakkında Medyadaki Tartışmalar Üzerine Bir Değerlendirme Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Çalışmaları Medyada karşılaşılan haberlerde de görüldüğü üzere, somut olmayan kültürel mirasın, 2003 Sözleşmesi’nin içeriği ve kendine özgü oluşum, yayılım ve aktarım bağlamı içinde ayrı bir kategori olarak değil, 1972 Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin ilgi alanına giren somut kültür varlıklarıyla aynı kategoride değerlendirilmesinin birtakım riskler barındırdığı söylenebilir. Zira Bortolotto’nun ifade ettiği gibi kültür, yalnızca soyut değil aynı zamanda politik, ekonomik ve kimliğe ilişkin konuları gündeme getirebilen somut bir nesneyi ifade ettiğinde, mira- sın otantikliği yerel paydaşlar (sivil toplum kuruluşları, belediyeler, topluluklar) tarafından olmazsa olmaz, vazgeçilmez bir değer olarak görülebilmektedir (2010: 110). Bu açıdan, Temsilî Liste’deki somut olmayan kültürel miras unsurlarının 2003 Sözleşmesi’nden bağımsız şekilde otantiklik ve tescil çerçevesinde haberleştirilmesinin, bu mirasın korunmasına katkı sağlamadığı iddia edile- bilir. Buna ek olarak, Zhu’nun belirttiği üzere, otantiklik kavramı merkezden yerele dayatıldığın- da yerel topluluklar, mirası paylaşan ve sürekli dönüştüren değil, onu tüketen ve mirasın etrafında mücadele veren topluluklara dönüşebilmektedir (2015: 1). Dolayısıyla medyanın kitleleri etkile- me gücü açısından merkezi konumda bulunduğu varsayıldığında, somut olmayan kültürel miras unsurları hakkındaki haberlerin en azından Sözleşme’nin hedeflerine zarar vermeyecek şekilde, topluluklar arasındaki paylaşım ve etkileşimi göz ardı etmeksizin hazırlanmasının önemli olduğu söylenebilir. Burada savunulan düşünceyi destekleyici bir başka nokta, 2003 Sözleşmesi’nden daha önce, 1994’te hazırlanan Nara Özgünlük Belgesi (The Nara Document on Authenticity)’nde de otantikliğin sosyal bir yapı olduğunun kabul edilmiş ve kültürel göreceliliğinin onaylanmış ol- masıdır (Larsen 1995’ten akt. Bortolotto, 2010: 107). Bu nedenle medyanın, aslında otantikliğin müdafaası olarak görülebilecek tescil vurgusundan kaçınması, Temsilî Liste’deki somut olmayan kültürel miras unsurlarının çağdaş kültür koruma yaklaşımları açısından daha doğru şekilde yo- rumlanmasını sağlayabilecektir. Medyada, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilen unsur- lar konusundaki tartışmaların geleneksel tören keşkeği ve lavaş üzerine yoğunlaştığı görülmek- tedir. Avrupa Birliğinin tescil uygulamaları ile UNESCO’nun koruma yaklaşımlarının birbirine en çok karıştırıldığı mirasların mutfak kültürüyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle Avrupa Birliği içinde belli yiyeceklerin eşsiz ve otantik nitelikleriyle ön plana çıkarıldığı markalama sistemlerinin mantığı (Aykan, 2016: 799), kafa karışıklığı içinde Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ve Temsilî Liste ile ilgili süreç ve haberlere aktarıldığında, yiyeceklerin kendi baş- larına kültürel miras olarak nitelenmesinin ekonomik faydayı da beraberinde getireceği gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Yemek kültürünün turistik ve ekonomik açıdan getirileri düşünüldüğünde, özellikle lavaş ve keşkeğin SOKÜM Sözleşmesi bakımından dinamik bir sürecin parçaları olduğu ve bu yiyeceklerin ardında bir aktarım, üretim ve paylaşım kültürünün bulunduğu gündeme getiril- memekte veya pek akla gelmemektedir. Zira De Soucey’in de ifade ettiği gibi yemek, ulusal sınır- ları ve kimlikleri net şekilde vurgulayabilen bir mücadele alanına dönüşebilmektedir (2010: 433). Bu hâliyle, komşu ülkeler arasında keşkek ve lavaş gelenekleri gibi siyasi sınırların öte- sinde paylaşılan bir unsur, Temsilî Liste’ye ortak dosya olarak değil, o bölgedeki devletlerden biri adına kaydedildiğinde, medya o devleti mirasın tek sahibi gibi sunabilmektedir (Park, 2010: 121). Somut olmayan kültürel mirasın zaman zaman bu şekilde sunulması, grup ve topluluk-

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz