Tanzimat Edebiyatı

21 2.4.1.7. Tanzimat Döneminde Roman Anahtar Kelimeler: Türk Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı, Tanzimat Edebiyatı. Hikaye ve roman meraklı vakaları anlamak, meraklı vakalar dinlemek ve sebeplerini araştırmak gibi eski beşeri bir ihtiyaca cevap vererekten doğmuştur. Zamanla gelişerek edebi bir tür haline gelmiştir. Türk edebiyatında batılı roman 1861 den sonra başlar. Önce tanınmış Fransız romanlarından çevrilmiş örnekler görülür. Kısa bir zaman sonra bunları yerli romanlar takip eder, bize ilk romanı tercüme yolu ile Yusuf Kamil Paşa tanıtır (Fenelon’un Telemak’ı) 1859 tarihinde yapmıştır. Daha sonra Ahmet Lütfü Efendi Arapça tercümesinden Robenson Crouseu, Teodor Kasab 1871 de Monte Cristeu’yu, Recaizade M. Ekrem Topal Şeytan’ı, Şatobiryan Atalayı Bernadi de Saif Pierden Poul ve Virgine Paul, Ahmet Vefik Paşa Voltaire’den Hikaye-i Feylesofiye-i mikro megayı tercüme ederek Türk aydınları üzerinde geniş tesirler yaptılar. Bu devirde eserleri en çok çevrilen romancılar arasında; La Martin, Aleksandır Huma, Oktav Föye, Pol de Coc, Öjen Süeu, Tohnson de Teray, Frederik Sülye, Joul Verne gelmektedir. Garp hikayeleri tarzında eserler ise; Ahmet Mithat efendinin Kıssadan Hisse (1870), Letaifi Rifayetin ilk beş cüzü, Emin Nihat Beyin Müsameretname, Şemsettin Sami Beyin Taaşuk-ı Talat-u Fıtnat’ı (1875), Namık Kemal’in İntibah (1876), Recaizade’nin Araba Sevdası (1889), Namık Kemal’in Cezmi, Sami Paşazade’nin Sergüzeşt ve Küçük Şeyler, Nabizade’nin Karabibik ve Zehra, H. Ziya Uşaklıgil’in Nedime gibi eserleridir. İlk yerli hikâye Ahmet Mithat Efendinin Kıssadan Hisse (1870) adlı eseriyle edebiyatımızda görülür. Letaif-i Rivayet Türk halkını okumaya alıştırmanın bir denemesidir. Tanzimat devrinin Ahmet Mithat’tan sonra İkinci büyük romancısı da Namık Kemal’dir. Edebiyatı sosyal fayda sağlamak için bir vasıta saydığından İntibah’ın ön sözünde insanın eğlenirken de fayda göreceği bir takım şeylerle karşılaşabileceğini söyler. Bunun yanında Türk hikayeciliği insan ruhunu tahlile çalışmalıdır görüşündedir. Vakaların gerçek ya da gerçeğe yakın olmasını ister ve aynı zamanda vakanın içini bir cemiyetin yaşayış, düşünüş tarzları ile doldurulması gerektiğini söyler. Bu devirde esirlik müessesesi hayatın özelliğidir. Uzun zaman şark hikayesini besleyen bu zengin kaynak hala mevcuttur. Hayatın bu kadar belirgin vasfını ilk muharrirlerimiz gözden kaçırmamışlardır. Recaizade Araba Sevdası adlı romanını ve Ahmet Mithat’ın Felatun Bey ile Rakım Efendi romanı, ile örf ve adet mücadelesi edebiyatımızda akis bulur. Aynı konu İntibahta hissi terbiyenin neticeleri şeklinde ele alınır. Yeni nesirle ve yeni türlere açılmaya çalıştığımız dış âlemde Namık Kemal tabiatı, A. Mithat Efendi hayatı vermeye çalışırlar. Cezmi tarihten ve şark şiirinin unsurlarından yararlanmaya çalışmasına rağmen bazı tasvir ve portreleri ile garba yaklaşır. Sergüzeştte görülen tasvirlerde bazı acemi haller göze çarpar. Tanzimat’ın son yıllarında kendisini göstermeye başlayan natüralist ve realist eğilimin temsilcilerinden biri de Nabizade Nazım’dır. Zaman zaman devre hakim romantizm atmosferinden kurtulamamışsa da Zehra ve Karabibik ile batı anlamındaki realizme çok yaklaşmıştır. Hatta Karabibik’in ön sözünde realizm ve natüralizm hakkında bilgiler bile vermiştir. Karabibik köyün bütün hayatını tam bir realizmle aksettirir. Realiteye sadakat düşüncesi ile köylülerin şivesini aynen vermişti; fakat asıl başarısını Zehra’da gösterir. Vakanın anlatılmasında, olayların geçtiği çevrelerin tasvirinde, karakter tahlilinde tam bir realizm hâkimdir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU2NTE2