Tokatta Yerel Bir Koleksiyoncu, Hasan Erdem

410 Serpil SEYFİ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Koleksiyonerlik Türk Dil Kurumuna göre koleksiyon; “ Öğrenme, yarar sağlama veya zevk amacıyla bir- araya getirilmiş ve özelliklerine göre sınıflara ayrılmış nesnelerin bütünü” olarak tanımlanmak- tadır (TDK, 2017). Koleksiyoncululuğun uzun bir tarihsel geçmişi vardır.Tarihsel süreç içerisinde sadece insanların zevk amaçlı eşya toplama eğilimlerinin ötesinde tarihsel ve toplumsal konuları açıklamaya yönelik çabalarını da yansıtmıştır. Özellikle 17. yüzyılda entellektüellerin egzotik ve oryantalist merakları bu disiplinin gelişimi için önemli bir süreç olmuştur. Örneğin; 1555’te İstan- bul’a gelen Avusturya elçisi zoolog ve botanikçi Ogier Ghiselin de Busbecq, Viyana’ya dönerken beraberinde Roma ve Yunan sikkelerinden oluşan bir koleksiyondan başka 264 adet Yunanca el yazması da götürdüğü belirtilmektedir (Irwin,2008, s. 68). Özellikle Batı Avrupa’da Rönesans ile birlikte eser koleksiyonculuğu çok popüler bir konuma gelmiştir. Oryantalist araştırmalara önem veren devletler başta yerel koleksiyonerler olmak üzere kütüphane ve benzeri bilgi kaynakların- dan edindikleri materyalleri kendi ülkelerine götürmüşlerdir (Kapıcı, 2015:209). Batı dünyasında koleksiyonerliğin öneminin artması ile birlikte “koleksiyon geliştirme” çalışmalarına yoğunlaşmış- lardır. Vignau ve Meneses’e göre koleksiyon geliştirme; kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını karşılaya- cak olan materyal koleksiyonun geliştirilme süreci olarak tanımlamışlardır (Vignau ve Meneses, 2005: 35-36). Evans ise; koleksiyon geliştirme sürecinde var olan materyallerin kategorilendi- rilmesine ve bilgi kaynağı olarak kullanım süreçlerinin profesyonelleşmesine odaklanmaktadır (Evans, 2005: 12-16) Osmanlı Devleti’nde ise Türk ve İslam eserleri haricinde eski eserlerin toplanması pek yaygın bir uygulama değildi. Yunan-Roma gibi eski ön Asya dönemime ait eserleri toplayanlar gayrimüslimlerdi. Müslüman halkı genellikle el yazma kitap, silah, ebru kâğıtlar ve dini eşyalar topladıkları gözlenmiştir. Osmanlı döneminde eski eserleri saklama ve toplamanın rastlantısal olarak yapıldığı görülmektedir. Özellikle önemli devlet adamları ve zengin kişiler tarafından ya- pılan koleksiyonların korunabilir iken, yerel koleksiyoncuların Osmanlı döneminde kaybolmaya yüz tuttuğu gözlenmiştir. Yapılan her tür koleksiyon kültürel değerlerin korunması ve aktarılması noktasında önemli birer bilgi kaynağıdır. Örneğin Ödemişli koleksiyoner Mutahhar Başoğlu Öde- miş Müzesini, Şakir Taner’de Tekirdağ Müzesi’nin temellerini oluşturan eserleri bağışlamışlardır (Özkan, 2004: 65-75). Koruma; toplumların geçmişteki yaşam kültürünün zenginliğini ve geçmişte ulaşılan teknik bilgi birikiminde ulaşılan seviyeyi göstermesi açısından gerekli ve önemlidir (Madran; Özgönül, 2005: 57). Kültür varlıkları; süreklilik, tarihsel, anı, mitolojik, artistik ve teknik değer, özgünlük, enderlik, teklik, grup, çokluk, homojenlik, ekonomik, işlevsel, geleneksel, eğitim ve belge değer- leri nedeniyle de korunması gerekli unsurlardandır (Madran; Özgönül, 2005: 61-74). Koruma öl- çütleri ise; tarihi belge, eskilik ve estetik özellikleri ile de belirlenmektedir (Kuban,1970:342-343). Örneğin tarihi belge ölçütleri tarihi bir olayla veya kişiyle ilişkisi, tarihi bir olay yansıtması şeklinde sınıflandırılmaktadır (Kuban,1970:342-343). Bu sebeple geçmişe ışık tutan her belge başka bir olayı aydınlatabileceğinden korumaya değer kabul edilmektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy