Toplumsal Araştırmaların Nesnesi Olarak Yemek ve Mutfak

84 Prof. Dr. Hayati BEŞİRLİ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı rın erkeklerin yemek hizmetlerini sağladıkları, erkeklerden sonra sofraya oturdukları görülmekte- dir. İktidarın en açık görünüşlerinden biri, itaatin aşılanmasıdır. Çocuklar ana babalarına, karılar kocalarına, uruklar hükümdarlarına boyun eğmekle görevlidirler (Russel, 1994:234). Paylaşım bunun öğretildiği bir araçtır. Günümüzde Kırgız kültüründe törensel bir yemekte yiyecekten hangi payın alınacağına ilişkin hiyerarşik ilişkiyi görmek mümkündür. Böyle bir yemekte konuklar için kesilen koyun veya atın ciliklere ayrılması ve konuklar arasında ustukanların paylaşımı sürecinde bu ayrım görüle- bilmektedir. Koyun veya at on iki parçaya ayrılmaktadır. Paylaşımda ortaya çıkan her bir cilikin katılımcılardan belirli bir kişiye verildiği görülmektedir. Cilikten alınacak pay toplumsal hiyerarşi esasında belirlenmektedir. Bu dağıtımı ancak bilen bir kişi yapabilir. Bu durum Türk kültüründe “ülüş” meselesi olarak ifade edilebilir. Yemekte hizmet görme ve yiyecekten pay alma durumunu Türk kültürüne ait bir örnekle daha açıklayacak olursak, “Şimdi on iki çadırda oturup pay alan kim, o payı doğrayan kim, dışarıda at- ları tutup oturan kim, onları açıklayalım. Altın çadırın başköşesine Gün Han oturdu. Halkın bütün iyileri ittifak eder, koyunun başını, arkasını kuyruk sokumunu ve bağ- rını sırtın üstüne koyup Gün Han’ın önüne koydular. ‘Kim han olursa payı bu olsun.’ dediler. Çadırın iç taraftaki eşiğinde Irkıl Hoca oturdu, göğsü onun önüne koydular ‘Kim vezir olursa onun payı bu olsun.’ dediler. Sağ taraftaki ilk çadıra Gün Han’ın oğlu Kayı’yı oturttular, sağ aşk kemikli iliği pay verdiler. ...ikinci çadıra Alka Evli’yi oturttular. Sağ ön bacağı pay verdiler… Üçüncü çadırda Ay Han’ın Büyük Oğlu Yazır’ ı oturttular, sağ yan tarafı pay verdiler...”(Ebulgazi Bahadır Han, 1996:246). Buna benzer uygulamaları Alevi Bektaşi kültürüne ilişkin olarak kurban ritüelinde de gör- mek mümkündür. İmam Hüseyin kurbanında, kurbanın başını yalnız dede sofrası yer. Bu sırada diğer sofralar bekler. Baş yendikten sonra, kurban bir bütün halinde dedenin önüne getirilir. Dede niyaz alarak kurbanı sofra sayısınca parçalara ayırır. Dede önce lokmasını kendi sofrasının pa- yına düşen göğüs etine banarak yer, sonra koyunun yüreğini sofralara paylaştırır. Ciğeri ise bir parça koparıp kurban sahibi, karı kocanın ağzına verdikten sonra geri kalanını pişirilen çorbaya atar. Erkekler için kurulmuş sofraların payları ayrıldıktan sonra, geri kalan etler leğen içine kona- rak ana-bacının önüne getirilir ve ana-bacı bu etleri dürüm yaparak kadınlara dağıtır ( Yetişen, 1986: 78). Sosyal eşitsizliğin olduğu toplumlarda yemeklerle toplumsal konum ve saygınlık arasında ilişki oldukça eskidir. Toplumda yemeğe ve yenildiği yere ve kiminle yenildiğine göre veya sofra düzenine göre ayrıcalıkları üretilmesi ve buna bağlı olarak toplumsal hiyerarşinin belirlenmesi söz konusudur. Ekonomik güce sahip olma ile iktidar arasında bir ilişki söz konusudur. Bu iliş- kide iktidarı belirgin kılan şey onun diğer insanlar üzerindeki etkileridir. İktidar sahipleri bu etkiyi farklılaşmalar üzerinden tesis eder. Farklılaşmalar iktidarı elinde tutanı genel olandan, sıradan olandan ayırarak ona imtiyaz sağlar. Bu imtiyazın sürdürülebilmesi sürecinde tüketimler belirle- yici olacak ve sıradan olanla araya bir mesafe koyacaktır. Bu süreçte iktidar sahipleri kendilerini

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy