Tunç Çağları

1.5.2. Orta ve Geç Tunç Çağları Anahtar Kelimeler: Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Hitit İmparatorluğu Anadolu’nun Eski Tunç Çağı ile Orta Tunç Çağı denilen dönem arasında çok keskin bir ayırım yoktur. Yeni dönem, yeni kültürlerin ortaya çıkmaya başladığı ancak, eskinin de yaşamaya devam ettiği bir geçiş dönemidir. Yeni şehirlerin kurulmaya başlandığı, eski seramik kültürlerinden yenilerinin doğmaya başladığı, eski ile yeninin yan yana yaşamaya devam ettiği bir dönemdir. Bu kültürel devamlılık Geç Tunç Çağının sonuna kadar devam eder. Kültepe, Alişar, Alacahöyük, Eskiyapar, Acemhöyük, Konya Karahöyük ve Beycesultan gibi, M.Ö. üçüncübinyıl’da yaşamış bir çok Orta Anadolu yerleşmesi, Orta Tunç Çağı’nın yani M.Ö. ikincibinyıl başlarında geniş alana yayılan büyüklükleriyle ve gelişmiş şehircilik karakterleriyle ön plana çıkarlar. Anadolu’dan daha önceki çağlarda şehirleşme sürecini tamamlamış olan ancak maden gibi doğal hammade kaynakları bakımından fakir olan güneyli komşular sayesinde gelişen ticaret, bu büyümenin en başta gelen sebebidir. Anadolu’nun ihtiyacı olan kalayı getiren tüccarlar, buna karşılık altın ve gümüş gibi değerli madenlerini ve diğer değerli hammadde kaynaklarını da güneydeki ülkelerine götürmüşlerdir. Anadolu’nun aleyhine gibi görülen bu ikili ilişkilerden en büyük kazancı ilk kez yazıyla tanışması olmuş ve artık tarihi devirlere girmiştir. Batı Anadolu’nun ise, bu gelişen ticari ve tarihi çerçevenin ne kadar içinde olduğu, henüz belirsizdir. Konya Ovasının batısında Asurlu tüccarların izlerine rastlanmaz, fakat Yukarı Menderes Vadesindeki Beycesultan yerleşmesindeki insanların, Orta Anadolu’daki ekonomik gelişmeden faydalandığı anlaşılmaktadır. Batıya doğru gidildikçe büyük höyüklere daha az rastlanır. Orta Anadolu’nun yukarıda sözü edilen büyük yerleşimlerinin aksine, batıdaki çağdaş Troia yerleşmesi, birkaç hektarı geçmemektedir. Kıyı şeridindeki yerleşimler, doğal olarak Ege dünyasıyla ilişki içindedir. Ancak, öbür taraftan güneydeki komşu ülkeler, özellikle Suriye ile Eski Tunç Çağı’nın son evrelerinden itibaren karadan da yürütüldüğü anlaşılan ticaretin, bu dönemde de aynı yoldan devam etmiş olması olasıdır. Orta Tunç Çağı’nda, Amik ve Kilikya bölgelerinde de yukarıda örnekleri verilen büyük merkezler gibi büyük yerleşimler vardır. Her ne kadar bu yerleşmelerde güneydeki ülkelerle yapılan ticarete ilişkin yazılı belge olmasa da özellikle mühürcülük ve seramik sanatı açısından sağlam belgeler açığa çıkartılmıştır. Asur Ticaret Kolonileri Çağı olarak adlandırılan ve bugünkü bilgilerimiz ışığında en azından 250 yıl kadar süren bu dönemin sona erişinden sonra, merkezi Boğazköy olan yeni bir oluşum ortaya çıkar. Ticaret Kolonileri Çağı’nın geç dönem krallarından biri olan Anitta’nın lanetlemesine karşın, burada yeni bir krallık kurulur. Hititler yaklaşık 500 yıl boyunca tüm Önasya’nın kaderinde önemli bir rol oynayacaktır. Kültepe’de keşfedilen çivi yazılı belgeler sayesinde, daha 20.yüzyıldan itibaren Anadolu’da varlıkları bilinen Hititlerin Anadolu’ya nereden ve hangi yollarla geldikleri belli değildir. Dilleri itibariyle Hint-Avrupalı bir topluluk olan Hititlerin Anadolu’ya Kafkasya üzerinden geldikleri düşünülmektedir. Daha krallığın ilk yıllarından itibaren yönünü zengin Mezopotamya, Suriye ve Akdeniz üzerine çeviren Hititler kısa zamanda bu bölgelerde etkinliklerini arttırmış ve Önasya’nın üçüncü büyük gücü haline gelmişlerdir. Batı Anadolu’daki Arzawa ve Kuzey Anadolu’daki Kaşka ülkeleri Hititler için her zaman sorun oluştur. Buna karşın, Doğu Anadolu’daki Azzi-Hayaşa, Güneydoğu

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz