Türk Halk Kültüründe Dünden Bugüne Kamu Kazanları

98 Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sürur ÇELEPİ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı tığlanan kurbanlar kazanlarda pişirilmekte ve Nevruz ceminde hep beraber yenilmektedir. Son zamanlarda Hıdırellez dönemlerinde Türk kültür coğrafyasının bazı bölgelerinde sivil kamu ka- zanlarının kurulduğu “aş verme törenleri” düzenlenmektedir. Kadim Türklerde bir devlet gele- neği olan “Aş Verme”ler zamanla değişmiş, İslamiyet’teki hayır anlayışıyla birleşerek bireylerin toplu katkısıyla ortaya çıkan sivil “Aş Verme”lere dönüşmüştür. Bütün masrafları bireylerin ortak katkısıyla karşılanan bu toyların icra ediliş amaçları, icra ediliş zamanları, icra ediliş mekânları, icra ediliş yöntemleri, Atalar Kültünün, Doğa Kültünün, Kurban Kültünün İslamiyet’le birleşmesiyle devam ettirilmektedir. Aş Vermeler, tabiat dengesinin önemli tarihlerinde düzenlenirken günümüz insanı da bu dengeyi ve tarihleri gözetmektedir. Aş vermeler, eskiden olduğu gibi kutsal sayılan din ulularının mekânlarına yakın alanlarda düzenlenirler. Dinî bayramlarda sosyal ve beşeri ilişkileri artırmak amacıyla düzenlenen törenlerin en önemlisi olan “Bayram Yemeği” geleneği, sivil kamu kazanlarının en önemlilerindendir. “Bayram yemeği” dinî bayramlarımızdaki en önemli kültürel ögelerdendir. Bu yemek, belirlenen bir yerde insanların bir araya gelerek büyük kazanlarda pişirilen yemekleri büyük sofralarda, beraberce yemek yemeleri esasına dayanır. Türk kültür coğrafyasında bayram günü insanlar bir araya ge- lerek, imeceyle hazırladıkları bayram yemeklerini hep beraber yemeğe özen gösterirler. Yine Ramazan ayında kurulan iftar sofraları hem resmî hem de sivil kamu kazanlarına en iyi örnekler- dendir. Resmî ve yerel kurumların yanı sıra maddi imkânı olan siviller Ramazan ayında, büyük sofralar kurarak yüzlerce insanı yemek sofralarının etrafında bir araya getirirler. Alevi-Bektaşi zümrelerindeki “aşure geleneği” sivil kamu kazanlarına örnek gelenekler- dendir. Bu törenlere göre dergâhlarda hazırlanan malzemeler büyük kazanlarda hazırlanmaya başlar. Dergâhın aşçıbaşı, elindeki kepçeyi “Destur Ya İmam” diyerek kazana daldırır, etraftakiler de “Ya Hüseyin” diyerek karşılık verir. Aşçıdan sonra sırasıyla etrafındakiler de aynı şekilde aş pişinceye kadar aşureyi karıştırırlar. Aş pişince kazan başına gelen mürşit, “Aşure Gülbankı”nı okur. Bundan sonra kepçeyi eline alıp “Ya İmam” diyerek kazanları karıştırır. O sırada etrafta bulunanlar da “Ya Hüseyin” diye karşılık verirler. Aşure, Arap harfleriyle çift vav çizer gibi karıştı- rılır. Bu, Allah’ı zikretmekle denk tutulur. Mürşitten sonra kepçeyi alanlar da aynı biçimde aşureyi karıştırırlar. Mürşidin gülbankından sonra “Selamname”, sonrasında da mersiye okunur (Noyan 1987: 143). Sivil kamu kazanlarının kurulduğu diğer alanlar ömrün toylarıdır. Doğumdan sonraki diş toyunda pişirilen aşlar, sünnet toyundaki sünnet yemekleri, düğün toylarındaki düğün yemekleri, asker eğlencelerindeki asker yemekleri, hacca gitmeden önce ve döndükten sonra dağıtılan aş- lar, ölüm toylarındaki 3, 7, 40 ve 52. gün yemekleri sivil kamu kazanlarına en güzel örneklerdir. Sivil kamu kazanlarında pişirilen yemekler kazanın kuruluş amacına, kurulduğu bölgeye, kurulduğu kişi veya kişilerin durumuna göre değişiklikler gösterir. Kurulan kazanlar imeceyle ku- ruluyorsa yemeğin daha çok olduğu ve çeşidin de arttığı söylenebilir. Kazanın kurulduğu bölgenin kültürel dokusu da kazandaki yemeği etkilemektedir. Örneğin Ege bölgesinde Hıdırellez’de, hayır yemeklerinde, düğün yemeklerinde kurulan kazanların ana yemeği keşkektir. Hatta törenler keş- kekle özdeşleşir. “Bu düğünün de keşkeğini yedik” söylemi, düğünün bittiğine, “senin keşkeğini ne zaman yiyeceğiz?” sorusu ise evliliğin ne zaman olacağına işarettir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx